Yeşil dönüşüm yolculuğunda sanayide enerji verimliliğini sağlamak için neler yapılabilir?
Uluslararası Enerji Ajansı’nın 2021 Enerji Verimliliği Raporu’nda ortaya koyduğu “2050 için Net Sıfır Emisyon” projeksiyonlarına göre, küresel ekonominin enerji yoğunluğu 2030’a kadar yüzde 35 azaltılmalı. Raporda bu hedefe ulaşmak için enerji verimliliğinin yanında elektrifikasyon ve davranış değişikliğinin de önemli bir rol oynayacağı vurgulanıyor ve bu senaryonun gerçekleşmesi ile küresel ekonominin yüzde 40 büyürken yüzde 7 daha az enerji kullanacağı belirtiliyor. Peki, yeşil dönüşüm yolculuğunda sanayide enerji verimliliğini sağlamak için neler yapılabilir?
İstanbul Sanayi Odası (İSO), 10-16 Ocak Enerji Verimliliği Haftası kapsamında “Yeşil Dönüşüm için Sanayide Enerji Verimliliği” başlıklı bir webinar düzenleyerek bu soruyu konunun uzmanlarına sordu. Webinarın açılış konuşmasını İSO Yönetim Kurulu Üyesi ve Sürdürülebilirlik Platformu Başkanı Mustafa Tacir yaparken, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Enerji Verimliliği ve Çevre Dairesi Verimlilik Artırıcı Projeler ve Gönüllü Anlaşmalar Grup Koordinatörü Bora Omurtay, Escon Enerji Sistemleri ve Cihazları Genel Müdürü Onur Ünlü, Shura Enerji Dönüşümü Merkezi Enerji Analisti Ahmet Acar ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Yeşil Ekonomi ve İklim Eylemleri Yöneticisi Emre Oğuzöncül ise webinarın konuşmacılarıydı.
Tacir: “Enerji verimliliği katlanmamız gereken bir bedel değil, bir kazanç”
Nüfus artışı, refah düzeyinin yükselmesi, hizmet sektörünün güçlenmesi ve sanayileşme gibi nedenlerden dolayı ülkemizin enerji kullanımının gelişmiş ülkelere göre daha hızlı arttığını belirten Mustafa Tacir, yeterli petrol ve doğal gaz yataklarına sahip olmadığımız için enerjimizi de ithal etmek zorunda olduğumuzu ekledi: “Artan enerji arzının sebep olduğu ekonomik ve çevresel sorunlar göz önüne alındığında şu soruyu sormak zorundayız: Kullandığımız enerjinin miktar ve kalitesini düşürmeden sosyal refahı nasıl artırabiliriz? Bu sorunun cevabı nasıl ürettiğimiz ve tükettiğimizle yakından ilgili. Sanayi temsilcileri olarak enerji verimliliğinin katlanmamız gereken bir bedel değil, çevresel ve ekonomik bir kazanç olduğuna inanıyoruz.”
“Ayrıca enerji verimliliği Türk sanayisinin olmazsa olmaz rekabet unsurlarından biri. Aynı ürünü AB ülkeleriyle karşılaştırınca ortalama iki kat daha fazla enerji harcayarak üretmek sadece sanayimizin bir sorunu olarak değil, milli bir mesele olarak ele alınmalı. Enerji verimliliğinde başarının anahtarı ise enerji yönetimi. Enerji verimliliği potansiyeline ilişkin bilgi olmaması maliyet etkin bir fırsatın kaçması anlamına geliyor,” ifadelerini ekleyen Tacir, İstanbul Sanayi Odası’nın bu noktada sorumluluklarının farkında olduğunu ve 2021 sürdürülebilirlik çalışmaları çerçevesinde İSO Enerji Verimliliği Danışmanlık ve Raporlama Projesi’ni başlattığını da hatırlattı.
Omurtay: “Kısıtlı kamu kaynağıyla yüksek miktarda tasarruf mümkün”
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından yürütülen Verimlilik Artırıcı Projeler hakkında bilgi veren Bora Omurtay ise projelerle ilgili şu istatistikleri paylaştı: “Verimlilik Artırıcı Projeler’in yüzde 53’ü ülkemizin en enerji yoğun bölgesi olan Marmara Bölgesi’ne odaklanıyor. Marmara Bölgesi’ni yüzde 19 ile Ege, yüzde 11 ile Akdeniz, yüzde 8 ile Karadeniz ve yüzde 7 ile İç Anadolu Bölgesi takip ediyor. Destek alan projelerin yüzde 81’i elektrik, yüzde 19’u ise ısı projesi. Isı projesine başvuranların toplam tasarrufun yüzde 61’ini oluşturduğu görülüyor çünkü ısı çoğunlukla birincil enerji kaynağı. Sektörlere göre ise ana metal sanayi, ağaç ve ağaç ürünleri sanayi ve tekstil ürünleri imalatı sanayi en çok destek verilen sektörler arasında.”
Verimlilik Artırıcı Projeler kapsamında 47 milyon TL’nin üzerinde kamu kaynağının kullanıldığını belirten Omurtay, bu miktarın yıllık çalışma süresi 6 bin saat olan, 250 megavatlık bir termik santrale karşılık geldiğini ekledi: “Yapılan tasarrufla bu ölçekte bir termik santral kurulmasının önüne geçilmiş oldu. Diğer bir ifadeyle, kısıtlı bir kamu kaynağıyla yüksek miktarda tasarruf söz konusu.”
Acar: “Tüketicinin başrolde olacağı bir enerji sistemi geliyor”
Enerji sektörünün karbonsuzlaşmasının iklim değişikliğiyle mücadelede alınabilecek önlemlerin başında geldiğini belirten Ahmet Acar, karbonsuzlaşmanın ekonomik ve sosyal faydalarının da olduğunu vurguladı: “Enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji projelerinin hızla hayata geçmesi bu noktada çok önemli. Türkiye’nin yüzde 21’lik bir karbon salımı azaltma beyanı var. Bu hedef Paris Anlaşması’na taraf olunmasının da etkisiyle güncellenebilir, ancak Türkiye’de enerji dönüşümünün arka planına baktığımızda son yıllarda enerji talebinin hızla arttığını görüyoruz. Başta doğal gaz ve petrol olmak üzere yılda 40 milyar dolarlık bir enerji ithalatı söz konusu. Buna karşılık yenilenebilir enerji sektörüne geçişle 60-80 binlik bir istihdam yaratmak mümkün olacak.”
Dijitalleşmeyle birlikte enerji dönüşümüne de yeni ögeler eklendiğini paylaşan Acar, enerji dönüşümündeki yeni trendleri şöyle açıkladı: “Elektriğin tüketildiği yerde üretilmesi anlamına gelen dağıtık üretim, elektrifikasyon ve rüzgâr, güneş gibi değişen kaynakları karşılayabilecek ve arz ve talebi anlık olarak dengeleyebilecek esneklikte yeni sistemler enerji dönüşümünün yönünü belirleyecek. Ayrıca yeni enerji sistemlerinde tüketiciler artık başrolde olacak. Tüketici bazlı enerji sektöründe tüketiciler artık kendi enerjisini üretebilecek, depolayabilecek ve ticaretini yapabilecek.”
Ünlü: “Sürdürülebilir enerji yönetiminde yenilenebilir enerji son adım olmalı”
Enerji fiyatlarının sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada hızla arttığını belirten Onur Ünlü, fiyatların kontrol edilebilir değişkenlerden olmadığını ve ancak enerji tasarrufu, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji uygulamalarıyla enerji dönüşümünün gerçekleşebileceğini vurguladı: “İklim hedeflerini tutturmak için enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji yatırımlarına destek vermek gerekiyor. Enerji verimliliği uygulamaları sayesinde endüstri, binalar ve ulaştırma başta olmak üzere yüzde 40’a varan oranda tasarruf sağlamak mümkün. Bugün enerji verimliliği yatırımları 2 trilyon dolar civarında, 2030’da bu rakamın 5 trilyon dolara çıkması ve sadece Avrupa’da 5 milyon iş kaybına karşılık 30 milyon yeni iş fırsatının ortaya çıkması bekleniyor.”
Sürdürülebilir enerji yönetiminin sırasıyla enerji tasarrufu, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji adımlarından oluştuğunu paylaşan Ünlü, bu adımların sırasının karıştırılmasının gereksiz büyük yatırımlara yol açabileceğinin altını çizdi: “İlk adım enerji tasarrufu. En basit örnekle dişinizi fırçalarken musluğu kapattığınız zaman, yani davranışsal değişikliği sağladığınız zaman bile ciddi oranda tasarruf sağlayabilirsiniz. İkinci adım ise enerji verimliliği. Enerji verimliliği doğası gereği yatırım gerektirir. Yatırım noktasında farklı kaynaklar bulmak mümkün, zaten bu yatırımlar kısa sürede karşılığını veriyor. Örneğin sanayide enerji verimliliği yatırımlarının kendini amorti etme süresi üç yılın altında. Ancak bu adımları attıktan sonra yenilenebilir enerji uygulamalarına geçilmeli, çünkü önce çatınıza bir güneş paneli kurup sonra tasarruf ve verimlilik önlemlerini alırsanız tükettiğinizden daha fazla enerji üreteceğiniz için gereksiz büyük bir yatırım yapmış olursunuz.”
Oğuzöncül: “Yüksek etkili projelere imtiyazlı fon seçenekleri oluşturulacak”
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın Türkiye’de bugüne kadar gerçekleştirdiği 14,7 milyar avro yatırımın yaklaşık 7 milyarının yeşil projelere ayrıldığını paylaşan Emre Oğuzçöncül, bundan sonra fon sağlanacak projelerde aranacak kriterleri ise şöyle sıraladı: “Sınırlı karbon ayak izi, iklim değişikliğinin fiziksel etkilerine sınırlı zafiyet, düşük karbon kilitlenmesi riski ve uzun dönem düşük karbon kalkınma planları ile uyumluluk.”
Oğuzöncül, ayrıca sanayide yüksek etki yaratabilecek projelere imtiyazlı finansman seçenekleri getirmeyi amaçladıklarını da paylaştı: “Sanayide minimum 15 bin ton karbon salımı azaltımı sağlayabilecek projelere, proje uygulamaya konulduğunda iklim yatırımları fonu tarafından gelen miktarda bir faiz indirimine gidilecek. İkinci adımda ise şirketsel davranışları değiştirmeyi planlıyoruz ve şirketlerin bir kurumsal iklim yönetişimi planı sunmalarını bekliyoruz. Bu yapıldığında da yeniden bir faiz indirimine gidilecek. Kısacası belirli adımlar atıldıkça faizin düşürüldüğü imtiyazlı fon seçenekleriyle enerji yoğun sektörleri hedefleyen bir ödüllendirme modeli oluşturulacak.”