Türkiye’nin beş büyük enerji kuruluşu, Türkiye’nin ilk yeşil hidrojen tesisi için imzaları attı. Enerji sistemlerini karbonsuzlaştırırken fosil yakıtların yerine ikame edilebilecek en büyük potansiyele sahip enerji kaynağı olan yeşil hidrojenin üretimi ve kullanımı için çalışacak tesis, Güney Marmara Kalkınma Ajansı (GMKA), Enerjisa Üretim, Eti Maden, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) ve Aspilsan Enerji iş birliğinde kurulacak.
Enerjisa Üretim’e ait Bandırma Enerji Üssü’ne yerleşecek Türkiye’nin ilk Yeşil Hidrojen Tesisi’nde üretilecek yeşil hidrojen ile 2030 yılına kadar Avrupa’nın enerji arzının önemli bir kısmının karşılanması hedefleniyor. Tesiste yeşil hidrojenin yanı sıra yeşil metanol, amonyak, hidrojen depolamada kritik avantajlara sahip olan Bor-Hidrür bileşiklerinin de AR-GE çalışmalarının ve pilot üretimlerinin yapılması planlanıyor.
Yeşil hidrojen tesisinin kurulması için en uygun bölge Balıkesir ve Çanakkale’den oluşan Güney Marmara olarak belirlendi. Güney Marmara Kalkınma Ajansı’nın haberine göre, bu tercihte GMKA’nın bölgede hidrojen ekonomisini canlandırma girişimlerinin olması, Enerjisa Üretim ve Eti Maden gibi kuruluşların bölgede yerleşik tesislerinin bulunması, Güney Marmara’nın Türkiye’nin elektriğinin yüzde 12,5’ini üretmesi ve rüzgâr enerjisi kurulu kapasitesinde Türkiye lideri olması, ayrıca Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Danimarka Enerji Ajansı’nın ortak yürüttüğü Deniz-üstü RES çalışmalarında en cazip bölgelerden biri olarak belirlenmesi gibi faktörler yer alıyor.
Türkiye enerji arzında yüzde 75’in üzerinde fosil yakıtlara bağımlı
Yeşil Mutabakat, Paris Anlaşması ve geçtiğimiz yıl Glasgow’da düzenlenen COP26 Konferansı ile yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ve temiz üretim yöntemleri dünya gündeminin üst sıralarına taşınmıştı. COP26’da alınan en önemli kararlardan biri olan “yenilenebilir ve düşük karbonlu hidrojen ekonomisinin büyümesinin hızlandırılması” taahhüdüne imza atan 32 ülke arasında Türkiye de yer alıyor. Bu nedenle Balıkesir’de kurulacak yeşil hidrojen tesisi, enerji arzında yüzde 75’in üzerinde fosil yakıtlara bağımlı olan Türkiye’nin yeşil dönüşüme uyum sağlayabilmesi için çok önemli bir adım olarak nitelendiriliyor.
SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin Türkiye’nin yeşil hidrojen üretim ve ihracat potansiyelini değerlendirdiği raporunda da Türkiye’nin yenilenebilir enerji potansiyelinin belirli bir bölümünün uygun maliyetli yatırımları mümkün kılan politikalarla desteklenerek 2050 yılı itibarıyla ülke çapında yıllık 3,4 milyon ton yeşil hidrojen üretiminin sağlanabileceği vurgulanıyor. İmalat sanayi, doğalgaz ve ulaştırma sektörlerinde fosil yakıtların yüzde 10’unun yeşil hidrojenle ikame edilmesiyle 2050 yılında Türkiye’de yıllık 1,9 milyon ton yurt içi yeşil hidrojen talebinin oluşacağının belirtildiği raporda, Türkiye’nin kendi yurt içi ihtiyacını karşıladıktan sonra başka ülkelere de 1,5 ila 1,9 milyon ton aralığında yeşil hidrojen ihraç edebileceği ekleniyor. Rapora göre toplam 3,4 milyon ton yeşil hidrojen üretimi için 2050 yılına kadar gereken yatırım miktarı ise yıllık 3-4 milyar dolar arasında. Buna karşılık, yeşil hidrojenin Türkiye ekonomisine katkısının ise yıllık 6 ila 8 milyar dolar arasında olması bekleniyor.
Yeşil hidrojen, karbonsuzlaşması zor sektörler için bir çözüm olabilir
Türkiye’nin elektrik sisteminin başarılı bir şekilde düşük karbonlu bir dönüşüm yolunda olduğunun vurgulandığı raporda, elektriğin Türkiye’nin toplam nihai enerji tüketiminin sadece yüzde 20’sini oluşturduğu, kalan payın büyük bölümünün ise binalarda, ulaştırmada ve imalat sanayindeki enerji kullanımından meydana geldiği vurgulanıyor. Rapor bu nedenle, iklim değişikliğinin etkilerini hafifletmek ve arz güvenliğini sağlayabilmek için Türkiye’nin elektrik sektörünün yanı sıra diğer sektörlerde de daha kararlı adımlar atması gerektiğinin altını çiziyor.
Yenilenebilir enerji ve su kullanılarak elde edilen yeşil hidrojenin, karbonsuzlaşması zor olan binalar, ulaştırma ve sanayi sektörleri gibi enerji son kullanım alanlarında bir çözüm olabileceği de raporda vurgulananlar arasında. Farklı hidrojen teknolojilerinin kullanımı ülkelerin şartlarına göre değişse de yeşil hidrojen, dünya çapında da potansiyel bir oyun değiştirici olarak görülüyor, çünkü çok yönlü olması ve farklı sektörler için ortak çözümler sunabilmesiyle yeşil hidrojenin enerji dönüşümünün önemli bir bileşeni olması bekleniyor. IRENA’nın SHURA raporunda aktarılan bir analizine göre, 2050 yılında yaklaşık 5 bin GW elektrolizör kapasitesi gerektirecek yeşil hidrojen ve türevlerinin üretimi sayesinde sanayi ve ulaştırma sektörlerinin toplam emisyonlarında sırasıyla yüzde 12 ve yüzde 26 oranında azalma elde edilebilir.
Yeşil hidrojen; doğalgaz, ulaştırma ve imalat sanayinin karbonsuzlaşma süreçlerine doğru bir şekilde entegre edilirse, 2050’de toplam hidrojen talebinin yıllık 1-2 Mt’a kadar ulaşabileceğinin belirtildiği raporda, hidrojenin toplam enerji talebinde yüzde 10 ikamesi durumunda ise demir-çelik, çimento, rafineriler ve petrokimya, doğalgaza karışım ve ulaştırma sektörlerinin öngörülen hidrojen talebinin 2050 yılında sırasıyla yıllık 0,30 Mt, 0,18 Mt, 0,02 Mt, 0,45 Mt ve 0,90 Mt olacağı ifade ediliyor. Yeşil hidrojen için merkezi bir üretim yaklaşımı kullanıldığında ise 2050 yılında toplam yeşil hidrojen arzının yıllık 3,4 Mt’a ulaşacağı öngörülüyor.
Yeşil hidrojen stratejisi geliştirilirken su kaynakları da dikkate alınmalı
Raporda arz değerlendirmesine ek olarak yeşil hidrojen stratejisi geliştirilirken su mevcudiyetinin de hesaba katılması gerektiği vurgulanıyor. 1 kg hidrojen üretilebilmesi için 15 kg temiz su gerektiğinin varsayıldığı raporda, güneş enerjisinin seviyelendirilmiş elektrik üretim maliyetlerinin düşme eğilimi sürdüğü takdirde, deniz suyunu tuzdan arındırmanın da kıyı bölgeler için bir seçenek olabileceği belirtiliyor.
Maliyet açısından ise yeşil hidrojenin ortalama üretim maliyetlerinin 2050 yılı itibarıyla kg başına 1,5 ABD doları altına düşebileceği ekleniyor. Yeşil hidrojen üretim maliyetlerini etkileyen en önemli parametrelerden birinin yenilenebilir enerji elektrik maliyetleri olduğunun belirtildiği raporda, yenilenebilir enerji maliyetlerindeki düşüşlerin yeşil hidrojeni diğer hidrojen kaynakları arasında rekabetçi hale getireceği de vurgulanıyor. Bu kapsamda, güneş enerjisinin seviyelendirilmiş elektrik maliyetinin kWh başına 1,5 cent olduğu durumda, yeşil hidrojenin üretim maliyetlerindeki düşüş oranının yüzde 16 olacağı ve kg başına 1,5 ABD dolarına düşeceği ifade ediliyor.
Yeşil hidrojen ekonomisi Türkiye’ye neler kazandıracak?
Bugün Türkiye’deki elektrik sektörü yatırımları yıllık 7 milyar ABD doları civarında. SHURA raporunda değerlendirilen hidrojen ekonomisinin ise 2050 yılındaki Türkiye ekonomisine toplam brüt faydasının yıllık 6 ila 8 milyar ABD doları arasında olacağı öngörülüyor. İlgili sektörlerin toplam enerji talebinin yüzde 10’unun yeşil hidrojenle ikame edilmesi durumunda ise Türkiye’nin doğalgaz, petrol ve kömür tüketimini ve ithalatını azaltarak yaklaşık 2 ila 3 milyar ABD doları fayda sağlayacağı tahmin ediliyor. Ayrıca 2050 yılında yıllık 1,5 ila 1,9 Mt arasında değişen bir yeşil ihracat potansiyeline sahip olması beklenen Türkiye’nin kg başına 1,52 ila 1,73 ABD doları yeşil hidrojen arz maliyetiyle doğalgaza karışımda yıllık yaklaşık 300 milyon ABD doları, amonyak için ise ton başına 500 ABD dolar maliyetle yıllık 4,5 milyar ABD doları brüt fayda elde edebileceği belirtiliyor. Bu faydalara ek olarak yeni iş fırsatları, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın potansiyel etkilerinin azalması ve önüne geçilen ithal yakıt maliyetleri de yeşil hidrojen ekonomisinin temel faydaları arasında sayılıyor.