“Yeşil Gündem Sohbetleri”nin yedincisi “Türkiye Çevre Haftası Kapsamında Tekstil Sektöründe Döngüsel Ekonomi” başlığıyla gerçekleşti.
İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyesi Sultan Tepe’nin ev sahipliğinde ve İTÜ Tekstil Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Özipek moderatörlüğünde gerçekleşen panele, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Genel Müdür Yardımcısı Gürsel Erul, Bursa Uludağ Üniversitesi Tekstil Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aslı Hockenberger, GTE Sürdürülebilirlik Araştırma ve Danışmanlık Yöneticisi ve Ortağı Dr. Emrah Alkaya, Marmara Üniversitesi Tekstil Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emine Dilara Koçak, Beykent Üniversitesi Tekstil ve Moda Tasarımı Öğretim Üyesi Doç. Duygu Atalay ve Ereks-Blue Matters Yönetim Kurulu Üyesi Romain Narcy konuşmacı olarak katıldı.
Türkiye yeşil dönüşümde dünyaya örnek olabilir
Panelin açılış konuşmasını gerçekleştiren İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyesi Sultan Tepe, Avrupa Birliği’nin (AB) Sürdürülebilirlik Raporu’na atıfta bulunarakson 15 yıl içerisinde tekstil sektöründe kapasite ve tüketimin iki katına çıktığını, Yeşil Mutabakat kapsamında belirlenen 2030 hedefine ulaşmak için döngüsel ekonominin şart olduğunu ifade etti. Dünyadaki sera gazı emisyonlarının yüzde 10’unun tekstil sektöründen kaynaklandığını hatırlatan Tepe, tüketim hızının artmaya devam etmesiyle bu oranın yüzde 20’leri aşabileceğini ancak yeşil dönüşüm başarıldığı takdirde bu oranın yüzde 10’un altına inebileceğini belirtti.
Tepe, tekstil sektörünün yüzde 95’inin geri dönüştürmeye uygun olduğunu, dolayısıyla döngüsel ekonomi için en uygun sektör olduğunu ve bu yüzden umutlu olduğunu söyledi. Türkiye’nin, Çin’den sonra dünyadaki en önemli ikinci tekstil tedarikçisi olduğunu hatırlatan Tepe, yeşil dönüşüm sağlandığı takdirde Türkiye’nin bu alanda dünyaya örnek olabileceğini söyledi.
Suyu arıtan işletmelere yüzde 100’e yakın teşvik
Panele konuk konuşmacı olarak katılan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Genel Müdür Yardımcısı Gürsel Erul, iklim değişikliğine bağlı olarak Türkiye’de pek çok doğal kaynakta sıkıntı yaşanmaya başlandığı ve bu sorunu çözmek için doğrusal ekonomiden döngüsel ekonomiye geçişin önemli olduğunu belirtti.
İleri oksidasyon yöntemleriyle iletkenliği yüksek olan atık suyun geri dönüştürülerek yeniden kullanılmasını sağlayan bir model geliştirdiklerini aktaran Erul, bu modeli kuran ve atık suyu arıtarak yeniden kullanımını sağlayan işletmelerde oluşacak ek enerji maliyetinin yüzde100’üne yakınını karşılamak üzere teşvik sağlayacak yeni kanun tasarısının meclise sunulduğunu dile getirdi.
Sürdürülebilirlik değeri ön plana çıkacak
İTÜ Tekstil Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Özipek, tekstil yaşam döngüsünü analiz ederken karbondioksit emisyonlarının yaklaşık yüzde 50’sinin üretim, ticaret ve nakliye olmak üzere değer yaratma zincirinden, kalan yüzde 50’inin ise günlük kullanımında ortaya çıktığını ifade etti. Dolayısıyla 2030 hedefleri kapsamında, yakın bir gelecekte ihracatta kalite değerleri arasına sürdürülebilirlik değerlerinin de ekleneceğini ve çevresel faktörlerin yanı sıra, ticari bir sonucunun da oluşacağını belirtti. Tekstil sektörünün döngüsel ekonomiye geçişi için tekstil üretiminde geliştirilmiş üretici sorumluluğu kapsamı içerisinde sektörün yönlendirilmesinin, tüm üreticileri de kapsam içerisine alacak şekilde kanuni sorumlulukların düzenlenmesinin ve son olarak orantılı ve verimli uygulamaların sağlanmasının önemini vurguladı.
Alışkanlıklarımızı değiştirmemiz şart
Bursa Uludağ Üniversitesi Tekstil Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aslı Hockenberger, artan nüfus, taleplerde çeşitlilik, küreselleşme, hızlı üretim ve maliyet baskısı doğrultusunda bu hızda üretmeye ve tüketmeye devam edersek atık yönetimini kontrol edememeye başlayacağımızı belirterek düşünce sistemimizi ve tekstile yaklaşımımızı değiştirmemiz gerektiğini söyledi.
Hockenberg, tekstil sektörünün estetik kaygıların ön planda olduğu konvansiyonel tekstil ve performansın gözetildiği teknik tekstil olmak üzere ikiye ayrıldığını ama artık bu anlayışın yavaş yavaş kaybolduğunu belirterek sürdürülebilir tekstil anlayışının benimsenmesinin önemini vurguladı. Müşteri talebi, kalite, maliyet gibi kriterlerin yanında sektörün geleceğini düşünen, ekosisteme zarar vermeyen sürdürülebilir üretimin önemini ifade eden Hockenberg, atık yönetimi, biyobozunma, enerji tasarrufu, temiz su, gerektiği kadar üretim ve tüketim, enerji kaynaklarının doğru kullanımı ve daha iyi çalışma şartlarının oluşmasının sürdürülebilir tekstil için esas olduğunu aktardı.
Temiz üretim yöntemleri ile su tasarrufu sağlanabilir
GTE Sürdürülebilirlik Araştırma ve Danışmanlık Yöneticisi ve Ortağı Dr. Emrah Alkaya, 2030’a kadar doğal kaynakların sürdürülebilir yönetiminin ve etkin kullanımının sağlanması, atık oluşumunun önlenmesi, geri kazanım ve tekrar kullanım yollarıyla önemli ölçüde azaltılması ve şirketlerin sürdürülebilir uygulamaları benimsemelerinin önemine değindi. Bu kapsamda temiz üretim ile ilgili paydaşlar arasında köprü kurulması, finansal ve teknik destek mekanizmalarının sağlanması ve temiz üretim konusunda kapasite oluşturulması gerektiğini belirtti.
Boyama sonrası gelen yıkama tanklarında ters yıkama prensibinin uygulanması ve santrüfüj sıkma suyu ve gaze (tüy yakma) makinalarında tüy tutma amaçlı kullanılan su filtreleme gibi işlemler sonucunda suyun geri dönüşümünün sağlanabileceğine değinen Alkaya, daha iyi proses kontrolü ile yüzde 3, proses iyileştirme ile yüzde 10, teknoloji değişikliği ile yüzde 20, atıksu geri kazanımı ile yüzde 5 ve sürdürülebilir su kaynakları ile yüzde 7 oranında su tasarrufu sağlanabileceğini aktardı.
Tarımsal atıktan lif oluşturmak mümkün
Marmara Üniversitesi Tekstil Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emine Dilara Koçak, tekstil sektöründe sürdürülebilirliğin önündeki en büyük engellerin kullanılan zararlı kimyasal maddeler, yüksek su tüketimi ve buna bağlı su kirliliği, üretim süreçlerindeki yüksek enerji tüketimi, hava emisyonları, nakliye ve ambalajlama konularındaki problemler ile atık üretimi olduğunu ifade etti. Sektörün sebep olduğu sera gazı emisyonlarının yüzde 71’inin üretim kaynaklı olduğunu dile getiren Koçak, sürdürülebilir üretimde üretilen ürünlerin doğal liflerden elde edilmesinin, uzun ömürlü olmasının ve geri dönüşümün önemini vurguladı.
Türkiye’deki tarım sektöründe tarla bitkilerinden çok fazla miktarda tarımsal atık oluştuğuna ve bu atıkların kontrolsüz bir şekilde yakılarak veya çürümeye terk edilerek çevreye zarar verdiğinden bahseden Koçak, bu atıkların değerlendirilebileceğinin altını çizerek domates, bamya ve enginar gövdelerinden verimi yüksek lif üretebildiklerini örnekleriyle paylaştı.
Sürdürülebilir tekstil için yeni yollar
Beykent Üniversitesi Tekstil ve Moda Tasarımı Öğretim Üyesi Doç. Duygu Atalay, moda endüstrisinin doğrusal ekonomiye dayalı stratejilerle üretime devam ettiği takdirde 2030’a gelindiğinde küresel ölçekte kâr kaybıyla karşı karşıya kalacağını belirtti. Atalay, bu kaybı önlemek için moda endüstrisinin çevreye mikrofiber gibi kirleticilerin salınmasının önlenmesi, giysilerin uzun süre kullanılmak üzere tasarlanması, geri dönüşümün yaygınlaştırılması ve blockchain, kaynak yol haritaları (source map), 3D modelleme ve artırılmış gerçeklik gibi teknolojik uygulamaların etkin bir şekilde kullanılması gerektiğini söyledi.
Atalay, sürdürülebilir tekstil için sürdürülebilir tasarım stratejileri, sıfır atığa dayalı tasarım, ürün ömrünün uzatılması, kaynak yenileme, tamir ve yeniden üretim servislerini içeren stratejilerin benimsenmesinin önemine vurgu yaptı.
Ereks-Blue Matters Yönetim Kurulu Üyesi Romain Narcy, tekstil sektöründe döngüselliğin toplama ve geri dönüşüm, tasnifleme, geliştirilmiş takip sistemleri ve yatırım ile sağlanabileceğini ifade etti. Türkiye’de 600.000 ton bitmiş ürün atığı ve 500.000 ton üretim sonrası atık oluştuğuna dikkat çeken Narcy, oluşan bu atıkların geri dönüştürülmesinin mümkün olduğunu ancak yetersiz toplama ve geri dönüşümdeki teknolojik altyapı yetersizlikleri dolayısıyla dönüşümün gerçekleştirilmesinde zorlanıldığını ifade etti.