AB, biyolojik çeşitlilik kaybını tersine çevirmeyi taahhüt ediyor

AB, biyolojik çeşitlilik kaybını tersine çevirmeyi taahhüt ediyor

Avrupa Birliği, biyolojik çeşitlilik kaybını tersine çevirmek için yasa önermeye hazırlanıyor.

Avrupa Birliği (AB), son otuz yılda biyolojik çeşitlilik kaybını yavaşlatmayı başarmış olsa da sera gazı emisyonları, hava ve sudaki kirlilik düzeyleri, endüstri ve taşıma gibi kaynaklardan oluşan emisyonlar konusundaki hedeflerini henüz gerçekleştiremedi. Avrupa’nın iklim hedeflerine ulaşması için doğayı restore etmesi, sağlıklı ekosistemler oluşturmaya, ısınmayı azaltmaya, doğal afetleri önlemeye ve gıda güvenliğine katkıda bulunmaya yardımcı olacak. Belirlenen hedeflere ulaşılması aynı zamanda Avrupa ekonomisine de önemli bir katkı sağlayacak.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen, AB’nin yıllık Yeşil Hafta (Green Week) etkinliğinde, “Doğayla daha sağlıklı bir ilişki, daha sağlıklı bir ekonomi demektir” ifadesini kullandı. “Toprak tahribatı, dünyanın yıllık ekonomik üretiminin kabaca yarısını riske atıyor, ancak çözüm yolları var. Birleşmiş Milletler, arazi restorasyonu için harcanan her avronun yedi ila 30 avroluk bir ekonomik getiri sağlayacağını hesaplıyor” diyen Von Der Leyen, yasanın önümüzdeki haftalarda sunulacağını da sözlerine ekledi.

Doğa restorasyon hedefleri

Mayıs 2020’de Avrupa Komisyonu, AB’deki kara ve denizlerin en az %30’unu yasal olarak korumayı taahhüt eden 2030 Biyoçeşitlilik Stratejisi’ni yayımlamıştı. Yayımlanacak yeni doğa restorasyon yasası ise, 2050 yılına kadar tüm ekosistemlerin iyi durumda olması ve 2030 yılına kadar ölçülebilir sonuçlar elde edilmesini amaçlayacak.

Yayımlanacak yeni yasa, özellikle yüksek karbon depolama potansiyeline sahip ve afetlerin etkisini azaltmak için gerekli alanlara odaklanarak ekosistemlerin sürdürülebilir kullanımını, gelişmiş bilgi ve takibini sağlayacak şekilde tasarlanacak. Biyoçeşitlilik yasası kapsamında üye devletlerden, 2030 yılına kadar habitatlar ile türlerin korunması ve mevcut ekosistemlerde bozulma olmaması talep edilecek. Yasa, 2030 yılına kadar AB’nin kara ve deniz alanlarının en az yüzde 20’sini ve 2050 yılına kadar restorasyona ihtiyaç duyan tüm ekosistemleri kapsayacak.

Kâr amacı gütmeyen bir grup olan Avrupa Çevre Bürosu’ndan (European Environmental Bureau, EEA) Laura Hildt, yasadaki hedeflerin mevcut mevzuatın ve halihazırda korunmakta olan alanların ötesine geçtiği takdirde 2030 yılına kadar somut sonuçlar elde edilebileceğini belirtti. EURACTIV’e verdiği demeçte, bunun sadece pestisit kullanımını azaltmak yerine turbalıkları yeniden ıslatmak gibi önemli bir değişiklik sağlanması gerektiğini söyledi. Ancak Hildt, tüm sorumluluğu doğa restorasyon yasasına yüklemeye karşı da uyardı: “Sorunun temelinde yatan nedenlerle mücadele etmemiz gerekiyor. Doğa restorasyon yasası her şeyi gerçekleştiren sihirli bir değnek olamaz ve eğer böyle bir beklenti içerisine girersek, muhtemelen başarısız oluruz.”

EEA’ya göre, yoğun tarımsal üretim, inşaat, taş ocakçılığı, aşırı kullanım, istilacı yabancı türler, kirlilik ve iklim değişikliği biyolojik çeşitlilik kaybının ana itici güçlerini oluşturuyor. EEA’nın yönetici direktörü Hans Bruyninckx, AB topraklarının %30’unda biyoçeşitliliği restore etmenin ve biyoçeşitlilik kaybına neden olan sistemleri değiştirmenin ötesine geçilmesi ve daha kapsamlı bir strateji oluşturulması gerektiğini belirtiyor.

Çiftçilerin desteği önemli

Tarımsal alanda uygulanan bir dizi ekolojik ilkeyi kapsayan agroekoloji, tarım arazilerinde doğayı restore etmenin ve daha sürdürülebilir bir gıda sistemi yaratmanın bir diğer yolu olabilir.

Agroecology Europe’dan Elena Ambuhl, EURACTIV’e verdiği demeçte, “AB, çiftçileri bu geçiş sürecine dahil ederek ve çiftçilik ekosistemini daha çeşitli hale getirerek, daha doğal veya yarı doğal peyzaj özelliklerini, ürün rotasyonunu da içerecek şekilde yeniden tasarlayarak destekleyebilir.” dedi.

Agroekoloji kapsamında gerçekleştirilecek restorasyon çalışmalarının yıllık yaklaşık 7 milyar avroya mâl olması bekleniyor. Ancak COPA-COGECA’nın (Committee of Professional Agricultural Organisations-General Confederation of Agricultural Cooperatives) bir sözcüsü, Ortak Tarım Politikası’ndan (Common Agricultural Policy) sağlanan finansmanın yeterli olmadığı ve Avrupa Komisyonu’ndan daha somut finansal planlama yapılması gerektiği konusunda uyarıyor.

Çiftçi örgütü, tüm önlemlerin gönüllü olması ve arazi sahibinin tam kabulü ve anlayışı ile harekete geçilmesi gerektiğini söyleyerek yasada aşırıya kaçılmaması konusunda uyarıda bulunuyor. Ayrıca örgüt, Avrupa ülkelerinin, yerel yaşam alanlarının yönetimi üzerindeki kontrolünü artırmak için devredilen yetkilerin kullanılması fikrini de eleştiriliyor. Örgüt, yetkilerin kontrolünün sağlanmaması durumunda, doğayı restore etme hedefinden uzaklaşarak olumsuz bir sonucun doğabileceği konusunda uyarıyor.

Paylaş