Yatırım stratejilerine ESG ilkelerini dahil eden yatırımcılarla birlikte, sürdürülebilir tahvil hacimleri 2019’dan bu yana üç kat arttı.
Moody’s ESG Solutions Sustainable Finance raporuna göre, zorlu finansman koşullarına rağmen 2022’nin ilk yarısında sürdürülebilir tahvil piyasasında toplam hacim 447 milyar dolara ulaştı. Piyasa koşulları iyileşirse, bu miktarın 1 trilyon doları geçebileceği düşünülüyor.
Yeşil tahviller, yılın ikinci çeyreğinde 34 milyar dolarlık sosyal tahvil, 35 milyar dolarlık sürdürülebilirlik tahvili ve 20 milyar dolarlık sürdürülebilirliğe bağlı tahvil ile toplam 136 milyar doları buldu.
2022’nin ilk altı ayında, yükselen piyasa ihracı, 2021’in ilk yarısına benzer şekilde küresel sürdürülebilir tahvillerin yaklaşık yüzde 13’ünü oluşturdu. Ancak bu ekonomilerde sürdürülebilir kalkınma ihtiyaçları yüksek kalırken, ihraç koşullarının değişmesiyle de piyasanın toparlanması bekleniyor.
Sürdürülebilir tahvillerin sürekli büyümesinin ve çeşitlendirilmesinin yanı sıra, yeni düzenlemeler ve piyasa odaklı gelişmelerin hacimler üzerinde olumlu etkileri olması bekleniyor. Son gelişmeler arasında bazı nükleer ve gaz projelerinin AB taksonomisi altında uygun olarak sınıflandırılması, ABD Yüksek Mahkemesi’nin sera gazı emisyonları düzenlemesine ilişkin kararı ve Avrupa Merkez Bankası’nın kurumsal tahvil portföyünü daha yeşil şirketlere kaydırması yer alıyor.
Finansal sektörün iklim değişikliğiyle imtihanı
Düşünce kuruluşu InfluenceMap’in yayımladığı bir rapor ise, finansal sektörün iklim değişikliğiyle ilgili mali politikayı nasıl etkilediğine dair kapsamlı bir analiz sunuyor.
Raporda, AB’nin 2018’deki Sürdürülebilir Finans Eylem Planı ile başlayarak, son birkaç yılda politika yapıcıların iklimle ilgili finansal riskle mücadele eden, sermaye akışlarını daha sürdürülebilir bir ekonomiye yönlendirmeyi amaçlayan politikaları uygulamaya ve sürdürülebilirlik konularını ana akım haline getirmeye olan ilgisinde önemli bir artış görüldüğü aktarılıyor.
Raporu GreenBiz’de yorumlayan Grant Harrison, şirketlerin paydaşlarına anlattıkları ile lobicilere ve ticaret gruplarına anlattıkları arasında uyumsuzluk olduğunu, bunun da şirketlerin samimiyetinin sorgulanmasına yol açtığını belirtiyor. Harrison, InfluenceMap gibi kuruluşların hazırladıkları raporların, sektörün denetlenmesini de sağlayabileceğini, bu sayede sorunun önüne geçilebileceğini ifade ediyor.
InfluenceMap’in hazırladığı listede, çok uluslu sigorta şirketi Aviva “B” notu ile birinci sırada yer alıyor. Aviva, İklimle İlgili Mali Bildirimlere İlişkin Görev Gücü (Task Force on Climate-related Financial Disclosures, TCFD) tavsiyelerinin Avrupa Birliği politikasına entegrasyonu için baskı yapmış ve hükümetleri, iş stratejilerini iklim hedeflerine uyumlu hale getirmek için şirketlere eylem planlarını açıklama zorunluluğunun getirilmesini sağlamıştı. Aviva aynı zamanda AB taksonomisine desteğini ilk dile getiren şirketler arasında yer almış ve sürdürülebilir olanlara ek olarak çevreye zarar veren ticari faaliyetlerin de sınıflandırma kapsamına alınması için zorlamıştı.
Aviva’nın kurumsal yatırımcı dünyasındaki pek çok kişinin ele almaya istekli olmadığı sürdürülebilir finansın aktif bir destekçisi olduğunu belirten Harrison, “Aviva küresel sürdürülebilir finans dünyasında standartları belirleyen kurum haline geldi.” diyor.
“D” alan Ameriprise Financial ise listenin en sonunda yer alıyor.
Firma, iklim değişikliğinin finansal sistem için oluşturduğu riski kabul etse de, bu konuda harekete geçmiyor. Ameriprise’ın varlık yönetimi kolu Columbia Threadneedle, AB’nin sürdürülebilir finans eylem planına karşı çıkarak, böyle bir sınıflandırmanın çözümden çok kafa karışıklığı yaratacağını belirtiyor.
Bununla birlikte, Columbia Threadneedle geçen yıl Joe Biden yönetiminin sürdürülebilir finans alanındaki düzenlemelerine destek vermiş ve ESG politikasında “ABD’nin harekete geçme zamanı gelmişti.” demişti.
[…] Tüm yaşanan gelişmeler ışığında karbon piyasalarının 2023’te de hızla gelişmeye devam etmesi bekleniyor. […]