Şirketlerin net sıfır hedeflerine ulaşmaları yolunda karbon ofset projelerinin popülerliği giderek artıyor, peki karbon ofsetleme (denkleştirme) gerçekten işe yarıyor mu?
Fast Company’de yayımlanan bir habere göre, karbon ofsetlerin çoğu aslında bir işe yaramıyor.
Bugün binlerce şirket net sıfır hedefi belirlemiş durumda ve bu şirketlerin birçoğu emisyonları azaltma konusunda taahhütlerini desteklemek için karbon ofsetlemeyi kullanıyor. Örneğin, Shell geçtiğimiz yıl ağaç dikme projeleri gibi çevreci projelere 26 milyon dolar harcadı ve 2030 yılına kadar her yıl havaya saldığı 120 milyon metrik ton karbondioksiti “telafi etmek” için karbon ofsetlemeyi planlıyor. Teorik olarak ormanlar için ekstra finansman ayırmaktan çöplüklerde metan gazını yakalamaya ya da sürdürülebilir tarımı desteklemeye kadar çeşitlenen karbon ofset projeleri oldukça yararlı görünüyor. Ancak bu sistemin bazı kusurları da var. Konuyla ilgili ünlü komedyen John Oliver, geçtiğimiz günlerde yayımlanan “Last Week Tonight”ın son bölümünde 23 dakika boyunca karbon ofset projeleriyle ilgili bazı sorunlara dikkat çekerek iklim değişikliğinden çıkış yolunun dengelenemeyeceğini vurguladı.
Karbon ofset programları on yıllardır kullanılıyor fakat işin ilginç yanı; bu alandaki gönüllü pazarın 2021 yılında bir önceki yılın dört katına çıkarak 2 milyar dolara yükselmesi. Karbon ofset projelerinin Shell gibi bazı şirketlerin kendi emisyonlarını azaltmak yerine bu projeleri kullanmayı planlaması gibi ciddi açıkları bulunuyor. Ayrıca, belirli karbon ofset projelerinin gerçekten işe yaradığını kanıtlamak ve faydalarının süreceğini göstermek oldukça zor. Maalesef son dönemlerde aşırı hava olaylarının artması sonucu yükselen orman yangınları, karbon ofset projeleriyle yakalanan karbonun atmosfere karışmasına yol açar durumda.
Bir yandan da bu projeleri geliştirmek için çabalar devam ediyor. Örneğin şirketlerin karbon kredilerini nasıl kullanacağına dair yeni standartlar getiriliyor ya da ofset programlarının tasarlanmasında ve etkilerinin ölçülmesinde yeni yaklaşımlar ortaya koyuluyor.
Karbon ofset projelerinin iklime faydaları yüzde 29 oranında abartılıyor
Karbon ofset programlarının “eklenebilirlik” (additionality) adı verilen bir faktörü gerçekleştirdiğini kanıtlamak genellikle oldukça zor. Örneğin, JP Morgan Chase, Pennsylvania’daki 1930’lardan beri kuş barınağı olarak kullanılan bir ormanı korumak için yaklaşık 1 milyon dolar harcadı, ancak orman muhtemelen büyük ölçekli bir ağaç kesimi tehlikesi taşımıyordu. Ancak karbon kredileri doğrulama kuruluşu American Carbon Registry’e göre günümüzde ormanın yakınındaki arazilerde ağaç kesme yaygın olduğu için nakit ihtiyacı doğması durumunda orman kesime açılabilir.
Ofset programıyla yeni yasal korumalar eklendi, ancak karşı iddiayı modellemek zor: Karbon ofset programı olmasaydı ne olurdu? İklim eylemlerinin etkisini inceleyen sivil toplum kuruluşlarından CarbonPlan Proje Yöneticisi Freya Chay, açıkça ek kredi yaratan bir sistem oluşturmanın oldukça zor olduğunu söylüyor ve karbon kredisi satmaya çalışan daha az titiz kuruluşlar tarafından bazen oynanamayacak bir sistem tasarlamanın da zor olduğunu ekliyor.
Amazon yağmur ormanlarındaki bazı gönüllü karbon ofset projeleri üzerine yapılan bir çalışmaya göre, projelerin ağaç kaybını gerçekten yavaşlattığına dair “önemli bir kanıt” bulunamadı. California’daki 2 milyar dolarlık bir karbon ofset programı üzerine yapılan bir analizde de ofset projelerinin yüzde 29’unun iklime faydasının abartıldığını; bunun da kredileri satın alan kirleticilerin kaçtığı anlamına geldiği belirtildi.
“İyi çalışan bir karbon ofset programı görmüyorum”
Karbon ofset programlarının sorunları ormanlarla sınırlı değil. Hindistan’da karbon kredileri ile finanse edilen 1000’den fazla rüzgâr çiftliğini kapsayan bir araştırmaya göre, karbon kredileri olmasaydı bile projelerin en az yüzde 52’si büyük olasılıkla gerçekleştirilecekti. Karbon ofset programlarıyla ilgili sorunları ortaya çıkaran çalışmaların sayısı artmaya devam ederken, bazı ofset projelerinin açıkça başarılı olduğunu kanıtlayan araştırmaların sayısı ise oldukça sınırlı. Georgetown Üniversitesi’nde kamu politikası profesörü olan ve rüzgâr çiftlikleri üzerine çalışmaları bulunan Raphael Calel, “İyi çalışan herhangi bir karbon ofset programı görmüyorum,” diyor.
Belirli bir karbon ofset projesinden elde edilebilecek faydanın sürecini kanıtlamak da bu projelerin sınırlamaları arasında yer alıyor. Örneğin, ormanlara yönelik projelerde ağaçlar, orman yangınları ya da hastalıklar nedeniyle kaybedilebiliyor. Böyle bir durumda karbon ofset projelerine ağaçlara fazladan koruma sağlayan bir sigorta niteliğindeki “tampon havuzları[1]” ekleniyor. Ancak Kaliforniya’da tampon havuzları üzerine yapılan bir araştırma, ofset programlarıyla elde edilen ve yüzyılın geri kalanında sürmesi beklenen faydaların orman yangınlarıyla neredeyse tamamen sıfırlandığını gösterdi. Bu nedenle bir tampon havuzunun iyi çalışması için iklim değişikliğinin ormanlar üzerindeki etkisini daha iyi hesaba katarak tasarlanması önem taşıyor.
Karbon ofset projeleriyle ilgili daha büyük bir zorluk ise bir ormanı korumanın fosil yakıtlardan kaynaklanan emisyonlarla eşdeğer olmaması. Bazı ofset programları, 100 yıl boyunca sürmesi planlandığında kalıcı olarak adlandırılıyor. Oysa Chay’e göre iklimi 1000 yıl boyunca etkileyen emisyonların etkisiyle 100 yıl boyunca sürmesi planlanan karbon depolama programının etkisi eşdeğer sayılamaz. Chay, üstelik bir ormanın ne kadar karbon depoladığını hesaplamanın da oldukça zor olduğunu ekliyor.
“Karbon kredisi satın almak emisyon azaltımının yerini alamaz”
Hem karbon ofset projelerinin nasıl oluşturulduğu ve etkilerinin nasıl ölçüldüğü hem de şirketlerin bu projelerden nasıl yararlandığı dikkate alınarak karbon ofset sistemini iyileştirmeye yönelik çalışmalar devam ediyor. Örneğin, 3000’den fazla şirketin gönüllü iklim hedefleri belirlemesine yardımcı olan Bilime Dayalı Hedefler Girişimi (The Science Based Targets Initiative), çoğu şirketin kendi emisyonlarını kesmesini gerektiren yeni bir net sıfır standardı ortaya koydu. En geç 2050 yılına kadar en az yüzde 90 emisyon azaltımının gerekli kılındığı bu standarda göre, karbon kredisi satın almanın ek bir işlem olduğu ve emisyon azaltımının yerini alamayacağı vurgulanıyor. Girişimin iletişim direktörlerinden Rosie Williams, net sıfır standardının karbon ofset programlarının bir şirketin kendi emisyon kesintilerinin yerine değil, üstünde olması gerektiğini açıkça ortaya koyduğunu söylüyor. Standarda göre, bir şirketin 2050 yılına kadar ortadan kaldırılamayan en fazla yüzde 10’luk karbon emisyonu, havadan karbondioksit emmek ve yeraltında depolamak gibi kalıcı karbon giderimi sağlayan ofset programlarıyla dengelenebilecek. Bu nedenle Microsoft ve Stripe gibi bazı şirketler şimdiden yeni karbon giderme teknolojilerine yatırım yapmaya başlamış durumda.
Gönüllü Karbon Piyasaları Bütünlüğü Girişimi (The Voluntary Carbon Markets Integrity InitiativE, VCMI) isimli başka bir girişim de şirketlerin karbon kredilerinden ne anlaması gerektiğine dair yeni bir standart üzerinde çalışıyor. Şirketlerin veya diğer devlet dışı aktörlerin sera gazı azaltım eylemleriyle ilgili iddialarını karşılaştırmak için bilime dayalı sağlam bir ölçüt oluşturmaya çalıştıklarını söyleyen VCMI Yönetici Direktörü Mark Kenber, şu anda küresel bir çerçeve olmadığı için tüketicilerin veya yatırımcıların neyin yeşil yıkama olduğunu anlamalarının zor olduğunu belirtiyor.
Bununla birlikte Dünya Kaynakları Enstitüsü’nün (World Resources Institute) üyelerinden Frances Seymour, karbon ofset programlarından tamamen vazgeçmek yerine piyasadaki herhangi bir sorunu çözmenin yollarını bulmanın önemli olduğunu vurguluyor: “Tropikal ormanların hızla yok olduğunu biliyoruz. Buna yönelik açık bir finansman kaynağı yok ve piyasa finansmanı beklentisinin hükümetleri farklı bir şeyler yapmaya teşvik edebileceğine dair bazı kanıtlara sahibiz. Bu riskleri yönetmenin bir yolunu bulamazsak Paris iklim hedeflerine ulaşmak için kritik olduğunu bildiğimiz ormanları neredeyse tamamen kaybedeceğiz. Sadece tropikal ormansızlaşmayı durdurmakla kalmayıp tersine çevirmeden sıcaklığı makul seviyelerde tutabileceğimizi gösteren bir IPCC senaryosuna da sahip değiliz.” Karbon ofset programlarını oluşturan kuruluşların çalıştıklarını göstermeleri gerektiğini söyleyen Calel ise “Bence şu anda herhangi bir ölçekte bunu yapmak isteyen biri varsa, yaptıkları yöntemin gerçekten işe yaradığını kanıtlama yükünü de üstlenmeliler,” diyor ve ekliyor: “Çünkü gerçekten zeki insanların bu şeyleri deneyip başarılı olamadığı pek çok örnek gördüm.”
[1] Kalıcılığı ele alma yaklaşımı olarak bilinen “Tampon Havuzları” terimi; projelerin karbon stoklarındaki öngörülemeyen kayıpları karşılamak için, ticareti yapılamayan karbon ofsetlerinin, yeterli tampon rezervlerini muhafaza etmesini şart koşmaktır.