Birçok ekonomiste göre, karbon fiyatlandırma düzenlemeleri sera gazı emisyonlarının azaltılmasını teşvik etmeye yönelik en verimli politikalar arasında yer alıyor.
İklim değişikliğinin etkileri arttıkça, ekonomilerinin net sıfır emisyona geçişini amaçlayan hükümetlerin de yeni düzenlemeleri artıyor. Karbon fiyatlandırma düzenlemeleri de bu politikalar arasında yer alıyor. Birçok ekonomiste göre, karbon fiyatlandırma düzenlemeleri sera gazı emisyonlarının azaltılmasını teşvik etmeye yönelik en verimli politikalar arasında yer alıyor çünkü bu düzenlemeler karbon emisyonlarının çevresel maliyetini hesaba katma amacıyla hanelere ve firmalara doğrudan teşvikler sunuyor.
S&P Global tarafından hazırlanan rapora göre, günümüzdeki karbon fiyatlandırma düzenlemeleri, küresel sera gazı emisyonlarının dörtte birinden daha azını kapsıyor. Raporda, bu düzenlemelerin kapsam ve coğrafya açısından çeşitlilik gösterdiği ve yakın gelecekte küresel ölçekte tek bir karbon fiyatlandırma düzenlemesinin beklenmediği de vurgulanıyor. Günümüzde emisyon kapsamı açısından Avrupa Birliği (AB) ve Çin en büyük karbon piyasalarına liderlik ediyor. AB ve Çin’i ise İngiltere, Kanada, bazı ABD eyaletleri ve Asya izliyor.
Rapora göre, en karbon yoğun sektörler arasında kamu hizmetleri, malzeme, enerji ve ulaşım sektörleri yer alıyor. Raporda, bu kapsamda daha yüksek karbon fiyatlarıyla başa çıkmak için hazırlıklı olan şirketlerin daha güçlü konumda rekabet edebileceği ve yatırımcıların şirketlerden iklimle ilgili taahhütlerini artırmaya yönelik daha çok talepte bulunabileceği vurgulanıyor.
Danimarka Avrupa’da lider
Karbon fiyatlandırma düzenlemeleri açısından dünyanın bugünkü haline bakıldığında hükümetlerin ve politika yapıcıların iklim değişikliğiyle mücadele etmek için çok çeşitli araçlar kullandıkları görülüyor. Örneğin, COVID-19 salgını döneminde bile yeşil harcamaların arttığı görülmüş, birçok ülkenin merkez bankası finansal sektördeki farkındalığı artırmak ve iklimle ilgili riskleri izlemek için bir denetim yaklaşımı benimsemişti. Genel tabloya bakıldığında ise, bugüne kadar karbon fiyatlandırma politikalarının kullanımının dünya genelinde nispeten mütevazı bir konumda kalması dikkat çekiyor.
Uluslararası Karbon Eylem Ortaklığı’na (International Carbon Action Partnership, ICAP) göre, AB Emisyon Ticaret Sistemi‘nin (ETS) kurulduğu 2005 yılından bu yana ETS kapsamına dahil edilen sera gazı emisyonlarının oranı yüzde 5’ten yüzde 17’ye yükseldi. Dünya Bankası’nın 24 Mayıs 2022 tarihli bir raporuna göre ise, ETS ve karbon vergilendirme politikaları Nisan 2022 itibariyle küresel emisyonların yaklaşık yüzde 23’ünü kapsar hale geldi.
Raporda; iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için harekete geçen ülke sayısı arttıkça karbon fiyatlandırma düzenlemelerinin de yayılmasının beklendiği belirtiliyor. Ayrıca, hükümetlerin karbon emisyonlarını azaltmak için ne tür politikalar benimseyebileceklerini tahmin etmenin zor olduğu, ancak karbon fiyatlandırma politikalarının sayısının artacağı ve bu düzenlemelerin yeşil ekonomiye geçiş sürecinde daha büyük politika paketlerinin bir parçası olacağı da beklentiler arasında.
AB, emisyon azaltma ve yeşil geçiş politikaları için ayrıntılı bir yol haritası sunan az sayıdaki organlar arasında yer alıyor. 2005 yılında başlatılan ve dünyanın en köklü karbon piyasası çerçevesini sunan AB ETS sisteminin 2024’e kadar daha sıkı yaptırımlar içerecek şekilde gelişeceği ve genişleyeceği bekleniyor. Fitfor55 ve Rusya-Ukrayna savaşından kaynaklanan enerji krizinin etkileriyle, AB’nin bugünkü karbon fiyatı yaklaşık 80 avro/tCO2 olarak hesaplanıyor. AB’nin karbon fiyatlarının 2025’ten itibaren ise 100 avro/tCO2’yi aşması bekleniyor.
Geçtiğimiz günlerde sera gazı emisyonlarını 1990 seviyelerine göre yüzde 70 oranında azaltmak için yeni bir karbon vergisi belirlediğini açıklayan Danimarka ise, AB ETS sistemine katılan şirketler için 2030 yılına kadar mt (metric ton) başına 159 dolar karbon vergisi ile Avrupa’da en yüksek karbon vergisini belirleyen ülke oldu.
Karbon yoğun sektörler zorlanacak
Rapora göre, en yoğun karbon emisyonuna neden olan sektörler, karbon fiyatlandırması kaynaklı maliyetler açısından da en yüksek artışlara maruz kalacak. 2022’nin geri kalanında da elektrik üretiminin küresel karbondioksit emisyonlarının en büyük kaynağı olmaya devam edeceği ve elektrik üretimini sanayi ve ulaşımdan kaynaklanan emisyonların izleyeceği belirtiliyor.
Ayrıca raporda, bir sektör için karbon fiyatlandırmasının potansiyel finansal önemi ya da rekabet gücü açısından doğrudan emisyon yoğunluğunun tek gösterge olarak alınamayacağı vurgulanıyor. Örneğin, ikamelerin ya da rakip ürünlerin bulunmadığı veya sınırlı olduğu sektörlerdeki şirketlerin karbon fiyatlandırma maliyetlerinin önemli bir bölümünü nihai müşterilerine aktarabileceği belirtiliyor.