İklim değişikliği ve küresel gelişmeler doğrultusunda yaşanan enerji kriziyle birlikte yeşil enerji dünyanın önceliği haline geliyor.
Fosil yakıtlara bağlı olarak enerjide yaşanan sorunlar yeşil enerji yatırımlarına olan ilgiyi giderek artırıyor. Danışmanlık firması McKinsey&Company, yenilenebilir kaynakların enerji pazarındaki payının 2030’a kadar yüzde 50’ye ve 2050’ye kadar da yüzde 85’e ulaşacağını öngörüyor.
146 ülkeden verilerin yer aldığı, 55 sektör ve 70’ten fazla enerji ürünü üzerinde yapılan detaylı incelemenin sonuçlarını sunan McKinsey&Company’nin “Küresel Enerji Perspektifi 2022” raporunda, toplam fosil yakıt talebinin 2030’dan önce zirveye ulaşmasının yanı sıra küresel enerji üretiminde yenilenebilir kaynakların payının önümüzdeki 15 yıl içinde iki katına çıkması öngörülüyor.
Rapora göre, hükümetlerin taahhütleri, hazırlanan düzenlemeler ve teknolojide yaşanan gelişmelere rağmen küresel ısınmanın 2100 yılına kadar 1,7 dereceyi aşabileceği belirtiliyor. Mevcut şartlar altında küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlı tutmanın ise giderek zorlaştığının altı çiziliyor.
Gelecekteki enerji yatırımlarının neredeyse tamamının yenilenebilir enerjiye ve karbon toplama teknolojilerine yönleneceği ifade edilen raporda, karbon yakalama, kullanım ve depolama (carbon capture and storage, CCS) teknolojilerine yapılan yatırımların artmaya devam edeceği tahmin ediliyor. Bu yatırımlar sonucunda, CCS faaliyetlerinin karbon emisyonları üzerindeki etkilerinin de 2050 yılına kadar 100 katına çıkma potansiyeli bulunuyor.
Küresel enerji pazarında karbon emisyonu düşük çözümlere yönelik eğilimin giderek güçlendiği belirtilen raporda, hidrojen ve hidrojen bazlı yakıtların pazar paylarının da artmasının beklendiği aktarılıyor.
McKinsey&Company ortağı Eren Çetinkaya, küresel ekonomideki hızlı büyüme ve 2 milyarı bulan nüfus artışına rağmen 2050 yılına kadar nihai enerji tüketimindeki yükselişin yüzde 14 civarında olacağını belirtiyor. Çetinkaya, “Sürdürülebilir yakıtlara olan talebin önümüzdeki 20 yılda 3 katına çıkmasını bekliyoruz. Bu çerçevede hidrojen özellikle 2030 sonrası nihai enerji tüketiminde önemli bir yere sahip olacak. Sentetik yakıtlar gibi sürdürülebilir yakıt alternatiflerine 2025 yılına kadar 40 ila 50 milyar dolar arası yatırım yapılacağını öngörüyoruz” diyor.
12 ayda 7 milyar dolarlık tasarruf
Londra merkezli düşünce kuruluşu Ember’in yayımladığı raporda ise, Türkiye’de rüzgâr ve güneş enerjisine yapılan yatırımlar sayesinde, son 12 ayda 7 milyar dolarlık fosil yakıt ithalatının önlendiği belirtiliyor.
Rapora göre, Türkiye geçen yıl elektriğinin yaklaşık üçte birini doğal gazdan üretti. Doğal gaz fiyatlarında bir yılda yaşanan yedi kattan fazla artış ise elektrik fiyatlarının altı kat artmasına neden oldu.
Türkiye’de giderek yaygınlaşan güneş ve rüzgâr santralleri, Mayıs 2021 – Nisan 2022 dönemleri arasında 46.3 TWh elektrik üretti. Rapora göre, söz konusu elektrik doğal gaz santralleri tarafından üretilseydi, 7 milyar dolarlık fazladan ithalat yapılması gerekecekti.
Ember Elektrik ve İklim Veri Analisti Ufuk Alparslan, “Enerji kriziyle mücadele, özellikle güneş enerjisi gibi çok hızlı uygulanabilen çözümlere ihtiyaç duyuyor.” dedi.
Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (The International Renewable Energy Agency, IRENA) tarafından yayımlanan rapora göre ise, yenilenebilir enerji kaynakları bugün açık ara en ucuz enerji kaynağı olarak karşımıza çıkıyor. IRENA, 2022 yılını yenilenebilir enerji üretiminin ekonomik olarak uygulanabilirliği açısından en verimli yıl olarak tanımlarken aynı zamanda rüzgâr enerjisi başta olmak üzere yenilenebilir enerjinin, fiyatları sürekli olarak değişkenlik gösteren, yüksek maliyetlere sebep olan fosil yakıt tüketimine olan bağımlılığı da azalttığı belirtiliyor.
“Türkiye’nin net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda yatırımlara ihtiyacı var”
Sürdürülebilir kalkınmada stratejik önem taşıyan konularda yapısal çözümler ortaya koymak amacıyla SKD Türkiye’nin düzenlediği “Yerinde Enerji Üretimi Oturumu”nun çıktı raporunda ise, Türkiye’de enerji krizinden ve iklim değişikliğinden doğan riskler ve fırsatlar değerlendiriliyor.
Raporda, sanayi sektörleri ve ticari binalar başta olmak üzere, yerinde enerji üretim potansiyelinin belirlenerek somut hedeflerle desteklenmesi gerektiği belirtiliyor.
Güneş enerjisi ve yüksek verimli birleşik ısı-güç sistemlerine dayalı büyüme fırsatlarına odaklı, enerji verimliliği potansiyelinden de azami yararlanılabilmesini sağlayacak çözümlerin entegre edilmesi ve elektrik piyasasında öngörülebilirliğin iyileştirilmesi öneriliyor.
Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefleri ile uyumlu verimlilik yatırımlarını öne çıkaracak teşviklerin ve iş modellerinin hayata geçirilmesinin şart olduğu belirtilen raporda, yeşil finansman olanaklarının azami şekilde değerlendirilmesinin ve risk yönetimi araçlarının geliştirilmesinin önemi vurgulanıyor.
SKD Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Dildar Edin, dünyada yaşanan savaş ortamının enerji güvenliğini devletlerin öncelikli gündem maddesi haline getirdiğini belirterek, “İklim krizi ile mücadelede 1,5 derece hedefinin dahi yetersiz kaldığı bu ortamda sürdürülebilir enerji politikalarının oluşturulması insanlığın geleceği için her zamankinden daha önemli.” diyor.
Edin, “Tüm dünyada enerji politikaları yeniden şekillenirken, ülkemizde de sürdürülebilir kalkınmaya eşlik edecek temiz enerji çözümlerine dayalı enerji politikalarının ivedilikle oluşturması gerekiyor.” diyerek, Türkiye’nin enerji güvenliği için yeni bir stratejiye ve net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda yatırımlara ihtiyacı olduğunun altını çiziyor.