Yeni hidrojen ekonomisi henüz başlangıç aşamasında olsa da, Hidrojen Vadileri entegre hidrojen ekosistemlerini oluşturmak konusunda hızla ilerliyor.
Hidrojen, iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir enerji unsuru olarak kabul ediliyor. Yakıt veya ham madde kullanımının azaltılmasının zor olduğu sektörlerin karbondan arındırılmasını sağlamakla kalmıyor, endüstriyel kalkınma ve istihdam yaratma gibi faydalar da sağlıyor.
Günümüzde hidrojen, ağırlıklı olarak fosil yakıtlardan üretiliyor. Bugün küresel hidrojen hacminin yalnızca yüzde 2’si yeşil üretim teknolojilerinden elde ediliyor. Net sıfır hedefine ulaşmak için, özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen yeşil hidrojen arzının, artan talebin çoğunu karşılaması gerekiyor. Bunun için çok fazla miktarda elektrolizör ve buna karşılık gelen yenilenebilir elektrik üretimine ihtiyaç duyuluyor.
Bu doğrultuda ortaya çıkan ve gelişme aşamasında olan yeni hidrojen ekonomisi henüz başlangıç aşamasında olsa da, “Hidrojen Vadileri” olarak adlandırılan hidrojen kümeleri, entegre hidrojen ekosistemlerini oluşturmak konusunda hızla ilerliyor.
Hidrojen Vadileri tanımlanmış bir coğrafi alana yayılmış ve hidrojen üretimi, depolaması ile nakliyesi dahil bütün değer zincirlerinin önemli bir bölümünü kapsayan yatırımlardan oluşuyor.
Entegre yaklaşımları nedeniyle Hidrojen Vadileri, üretim ölçeğini artırmak, kaynak kullanımını en üst seviyeye çıkarmak ve maliyetleri düşürmek için hidrojen arzını ve talebini birleştirerek bölgesel “mini hidrojen ekonomilerinin” kurulmasının yolunu açıyor.
“Küreselleşmeye Doğru: Hidrojen Vadileri’nin Güncel Durumu ve Hidrojen Ekonomisindeki Yeri” raporu, Hidrojen Vadileri’nin giderek artan sayıda proje ve açıklanan projelerin geniş kapsamları açısından önümüzdeki on yıl içerisinde önemli ölçüde gelişeceğini gösteriyor.
Yerel ihtiyaçlara odaklanmak yeterli değil
Rapor, günümüz Hidrojen Vadileri’ni üç başlık altında topluyor. Buna göre ilki, 1-10+ MW elektrolizör kapasiteye sahip yerel, küçük ölçekli ve ulaşım odaklı projeler; ikincisi 10-300+ MW elektrolizör kapasitesine sahip yerel, orta ölçekli ve endüstri odaklı projeler; üçüncüsü ise 250-1000+ MW elektrolizör kapasitesine sahip büyük ölçekli ve ihracat odaklı projeler olarak sıralanıyor.
Raporda, Hidrojen Vadileri’nin başarılı olabilmesi için yalnızca yerel yenilenebilir enerji kaynakları kullanarak endüstriyel üretimin dekarbonizasyonu gibi yerel ihtiyaçlara odaklanmaması gerektiği belirtiliyor; aynı zamanda rekabetçi yeşil hidrojen üretimini, alıcıların ödeme istekliliğiyle de ilişkilendiren uygulanabilir bir iş modeli de geliştirmesi gerekiyor. Bu noktada kamu desteği veya birden fazla kaynaktan sağlanacak finansman elde etmek hayati önem taşıyor. Dolayısıyla politika yapıcılardan halka kadar destek almanın yanı sıra, ilgili tüm tarafların ortaklık ve paydaş iş birliği içerisinde olması gerekiyor.
Engeller aşılabilir
Raporda, Hidrojen Vadileri’nin gelişiminin önünde yer alan engellere de değiniliyor. Rapora göre, ilk ve en belirgin engel finansman sağlanması. Bu engelin üstesinden gelmek için fon sağlayan kuruluşlarda yeşil hidrojen hakkında farkındalık yaratmak, fon kriterleri hakkında proaktif diyaloglar başlatmak ve proje konseptini fon gereksinimlerine göre uyarlamak için esnek kalmak gibi öneriler sıralanıyor.
Hidrojen Vadileri’nin temiz hidrojen için alım taahhütlerini güvence altına alması da önemli bir engel olarak görülüyor. Dolayısıyla gerekli alım miktarlarına ulaşmak için, çeşitli sektörlerden mümkün olduğunca çok sayıda potansiyel alıcı ile gerçekleştirilecek görüşmelerle güvenilir yatırım planları oluşturmak gerekiyor.
Küresel politika ortamı, Hidrojen Vadileri için giderek daha elverişli hale geliyor. Ancak Hidrojen Vadileri’ni doğrudan ve dolaylı olarak etkileyen izin ve düzenlemelere ilişkin engeller hâlâ mevcut. Hidrojen Vadileri’nde yer alan proje yöneticilerinin neredeyse yüzde 40’ı düzenleyici hükümleri bir zorluk olarak görüyor. Dolayısıyla politika yapıcıların Hidrojen Vadileri’nin gelişiminin çerçevesini de belirleyen ulusal bir hidrojen stratejisiyle ülkenin gelecekteki hidrojen ekonomisine ilişkin net bir vizyon tasarlaması gerekiyor. Ek olarak izin prosedürlerindeki boşlukların kapatılması ve Hidrojen Vadileri’nin kurulmasını kolaylaştırmak için firma ve halk arasında sağlıklı bir diyalog kurulmasında aktif bir rol üstlenmesi gerekiyor.
Yeşil hidrojende ihracat yarışı
Dünyanın dört bir yanında hükümetler yeşil hidrojen alanında yeni adımlar atıyor. Bugüne kadar 25’ten fazla ülke ulusal hidrojen stratejisi yayımladı. Yeşil hidrojen piyasasının gelişimi için düzenlemeler yapan Avrupa, bu alanda öncü konumunda yer alıyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı ve “Fitfor55” paketlerinden sonra “REPower EU” ile birlikte Avrupa, Hidrojen Vadileri’nin sayısının iki katına çıkarılması çağrısında bulunmuştu.
ABD, açıkladığı Enflasyon Azaltma Yasası ile de yeşil hidrojene daha fazla yatırım yapacağını duyurmuştu. Şimdiye kadar 100’e yakın yeşil hidrojen üretimi projesi açıklayan Avustralya ise on yılın sonunda yeşil hidrojen piyasasında lider olmayı hedefliyor. Güney Afrika ise yeşil hidrojeni, yenilenebilir enerji kaynağı olarak bir öncelik haline getirdi. Yeşil hidrojen üretimine dayalı başlattığı pilot projelerle Güney Afrika, uzun vadede hidrojen ihracatında önemli bir konuma sahip olmayı planlıyor.