Ember’ın raporuna göre 2022 yılı, gelecekte temiz enerjiye geçişte bir dönüm noktası olarak hatırlanabilir.
Artan nüfus ve sanayileşme dolayısıyla küresel elektrik talebi onlarca yıldır artıyor. Bugüne kadar elektrik talebindeki artış, yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaşma hızını geride bıraktı. Yenilenebilir enerji kaynaklarının, elektrik talebinde yaşanan artışı karşılayamaması ise fosil yakıt kullanımının artışına neden oldu. Bu durum elektrik sektörü kaynaklı emisyonların giderek artmasıyla sonuçlandı. Ancak geçtiğimiz günlerde yayımlanan bir rapor bu durumun yavaş yavaş tersine dönmeye başladığını gösteriyor.
Ember’ın “Küresel Elektrik Görünümü 2023” raporuna göre rüzgâr ve güneş enerjisinin elektrik üretimindeki payı bu yıl yüzde 12’ye yükselerek yeni bir rekor kırdı.
Küresel elektrik talebi 2022’de bir önceki yıla göre yüzde 2,5 arttı. Talepteki bu artışın yüzde 80’i ise rüzgâr ve güneş enerjisi ile karşılandı. 2023’te ise talepte yaşanacak artışın tamamının yenilenebilir enerji kaynaklarıyla karşılanması bekleniyor.
Rapora göre bu artış, yaşanan enerji krizinin yanı sıra REPowerEU ve Enflasyon Azaltma Yasası gibi büyük çaplı yeni düzenlemelerden de kaynaklanıyor.
Öte yandan elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının rekor seviyedeki artışına rağmen, 2022’de fosil yakıtların dünya elektrik üretimindeki payı yüzde 61 olarak hesaplandı.
Kömürün elektrik üretimindeki payı 2022’de bir önceki yıla göre yüzde 1,1 artışla yüzde 36 olurken, gazın payı yüzde 0,2 düşüşle yüzde 22 olarak hesaplandı. Kömür, 2022’de de dünyada en büyük elektrik kaynağı olmaya devam etti.
2022’de küresel rüzgâr enerjisi ilavesinin yaklaşık yüzde 50’sini ve güneş enerjisinin yaklaşık yüzde 40’ını gerçekleştiren Çin, güneş ve rüzgârda en çok enerji üretimi yapan ülke oldu. Avrupa Birliği’nde ise elektrik üretiminde güneş ve rüzgâr enerjisinin payı geçen yıl yüzde 22’ye ulaştı.
Türkiye’de ise bu oran yüzde 15 olarak gerçekleşti. Rapora göre 2022’de Türkiye’de hidroelektrik santrallerinden elektrik üretimi yüzde 20 oranında arttı ve buna bağlı olarak üretimde gaz kullanımı da yüzde 32 oranında azaldı.
Raporda, yenilenebilir enerji kaynaklarındaki büyümenin hızlanmasıyla enerji sisteminde fosil yakıt kullanım payının düşüşe geçeceği öngörülüyor. “Enerji sektörü emisyonları, bundan sonra 2022’de olduğundan daha yüksek bir noktaya ulaşamayabilir.” ifadeleri kullanılıyor.
Ember, raporun bulguları doğrultusunda 2022’nin “dünyanın temiz enerjiye geçişinde bir dönüm noktası” olarak hatırlanabileceğini belirtiyor.
G7’den fosil yakıtta ısrar, yenilenebilir enerjide artış kararı
Japonya’nın Sapporo kentinde düzenlenen G7 iklim, enerji ve çevre bakanları toplantısında ise yenilenebilir enerji kaynakları tarafından üretilen elektriğin büyük ölçüde artırılması taahhüdünde bulunuldu. Bu kapsamda 2030’a kadar açık deniz rüzgâr kapasitesi 150 gigavat, güneş enerjisi ise 1 TW’tan fazla artırılacak.
Ancak toplantıda kömürle çalışan santralların aşamalı olarak devre dışı bırakılmasına yönelik hedef tarih belirlenmesinde anlaşmaya varılamadı.
İki gün süren görüşmeye ilişkin yayımlanan ortak bildiride “2035’e kadar tamamen veya ağırlıklı olarak karbondan arındırılmış bir elektrik sektörü” oluşturulması taahhüdü yeniden teyit edilse de kömür yakıtlı santralların kademeli olarak devre dışı bırakılmasına yönelik son hedef tarih belirlenemedi.
Kanada ve Birleşik Krallık, kömürden elektrik üretimini sonlandırmak için 2030 son tarihinin kabul edilmesi için G7 toplantısında baskı yaptı. Fransa planı kabul ederken, Japonya, ABD diğer AB ülkeleri 2030 yılına karşı çıktı.
Öte yandan sonuç bildirgesinde, enerji sistemlerinde en geç 2050’ye kadar net sıfır hedefine ulaşılması amacıyla, azaltılamayan fosil yakıtların kademeli olarak devreden çıkarılmasının hızlandırılması taahhüt edildi.
Karayolu taşımacılığı kaynaklı karbondioksit emisyonlarını, 2000 yılına kıyasla 2035’e kadar veya öncesinde en az yüzde 50 oranında azaltılmasında mutabık kalındı.
Doğalgaz tüketiminin azaltılması ihtiyacı vurgulanırken, bu sektöre yapılacak yatırımların, potansiyel enerji açıklarının giderilmesine yardımcı olabileceği de belirtildi.
Ayrıca ortak bildirgede fosil yakıt sübvansiyonlarının Paris İklim Anlaşması’na aykırı olduğunun da altı çizildi.