Küresel ekonominin karbon nötr bir geleceğe hazırlanması sürecinde madencilik ve metal sektöründe atılacak adımlar önem taşıyor.
KPMG’nin dünya genelinde 400’den fazla üst düzey sektör yöneticisiyle gerçekleştirdiği araştırma, madencilik ve metal sektörünün karşı karşıya olduğu riskler ve fırsatlar hakkında önemli ipuçları sunuyor.
Ankete katılan sektör yöneticilerinin çoğunluğu, temiz enerji teknolojilerinin kullanımını mümkün kılacak madenlere yönelik talep artışını karşılayabileceklerini belirtiyor. Lityum ve bakır gibi net sıfır gelecek için kritik olan maden üreticilerindeki olumlu görüşler, olumsuz görüşlere göre baskın seyrediyor.
Yöneticiler, net sıfır hedeflerine bağlı kalarak üretimi artırabileceklerine ve çevresel, sosyal ve yönetişim (Environmental, Social, and Governance, ESG) endişelerine yanıt verebileceklerine olan inançlarını belirtse de anket sonuçları, bu hedefleri işletme stratejilerine entegre etme konusunda şirketlerin henüz yeterince ilerleme kaydetmediğini de ortaya koyuyor.
Net sıfır hedeflerine yönelik umutlu olduklarını belirten yöneticiler, karbonsuzlaşma çabalarını bir maliyet değil, bir büyüme fırsatı olarak gördüklerini belirtiyor. Bununla birlikte yöneticiler, önümüzdeki beş yılda öne çıkacak fırsatların başında firmalarının faaliyetleri sonucunda oluşan karbon ayak izini teknoloji yatırımları ile dönüştürebilmek olacağını düşünüyor.
Ankete katılanlar arasında, iklim değişikliğiyle mücadelede enerji verimliliğini artırmaya öncelik verdiklerini belirtenlerin oranı da yüksek bulunuyor. Bu durum, madencilik ve metal sektöründe karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik yatırımların artış eğiliminde olduğunu gösteriyor.
Yeni teknolojiler ve inovasyonlar, madencilik ve metal sektörünün itici güçlerinden birisi olarak öne çıkıyor. Sektör yöneticilerinin beş yıllık talep tahminlerini etkileyen en önemli faktörler arasında yeni teknolojiler ve inovasyonlar gösteriliyor. Ankete katılan yöneticiler, önümüzdeki beş yıl için faaliyetlerine yönelik en büyük risk olarak ise, ESG ve net sıfır performanslarının hükümetler tarafından sıkı bir şekilde denetlenmesi olduğunu belirtiyor. Bunun yanı sıra, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin operasyonlarına yansıyacağına dair kaygılar da ön plana çıkıyor.