COP29’da kabul edilen 300 milyar dolarlık iklim finansmanı yetersiz bulundu.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 29. Taraflar Konferansı (COP29), Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de iki hafta süren yoğun müzakerelerin ardından sona erdi. Zirve, küresel iklim finansmanı konusunda uzun süredir beklenen bir anlaşmayı karara bağlarken, pek çok eleştiri ve yeni tartışmaları da beraberinde getirdi.
Zirvede gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğinin etkileriyle başa çıkmasına yardımcı olmak amacıyla her yıl 300 milyar dolarlık küresel finansman sağlanması hedefi kabul edildi. Ancak bu karar, özellikle yoksul ve iklim değişikliğinden en fazla etkilenen ülkeler tarafından “yetersiz” olarak değerlendirildi.
Bazı delegeler oturum salonunda anlaşmayı ayakta alkışlarken, bazıları da gelişmiş ülkelerin gösterdiği çabayı yetersiz buldu ve COP Başkanlığı’nı kararı aceleyle onaya sunmakla suçladı.
Birleşmiş Milletler İklim Şefi Simon Stiell, anlaşmanın insanlık için bir “sigorta poliçesi” olduğunu savundu ve bunun ancak ödemelerin tam ve zamanında yapılmasıyla işe yarayacağını vurguladı. “Zorlu bir yolculuktu, ancak en nihayetinde bir anlaşmaya vardık,” diyen Stiell, temiz enerji dönüşümünü hızlandıracak ve milyarlarca insanın hayatını güvence altına alacak bir mekanizmanın oluşturulduğunu belirtti.
Yeni anlaşmaya göre, gelişmiş ülkelerin 2035 yılına kadar her yıl en az 300 milyar dolarlık finansman sağlaması öngörülüyor. Bu hedef, 2020’de taahhüt edilen ve ancak 2022’de yerine getirilebilen yıllık 100 milyar dolarlık hedefini de güncelliyor. Ancak birçok gelişmekte olan ülke, bu miktarın iklim değişikliğinin mevcut etkilerini karşılamaktan uzak olduğunu savunuyor.
Reuters, 300 milyar dolarlık iklim finansmanına dair karşılaştırmalı bir veri sundu. Reuters’ın derlediği verilere göre; dünya genelinde günlük yaklaşık 100 milyon varil ham petrol tüketiliyor. Güncel petrol fiyatları baz alındığında, 300 milyar dolar, dünyanın toplam ham petrol kullanımının yalnızca 40 günlük maliyetine denk geliyor.
Kasırgaların oluşturduğu hasarlara da yer veren Reuters; Katrina Kasırgası’nda 200 milyar dolar, Helene Kasırgası’nda yaklaşık 250 milyar dolar ve Milton Kasırgası’nda yaklaşık 100 milyar dolarlık hasar oluşturduğuna dikkat çekiyor.
Anlaşma; ABD, Avrupa ülkeleri ve Kanada dahil 20’den fazla gelişmiş ülkenin, iklim finansmanına katkıda bulunmasını şart koşuyor. Avrupa ülkeleri, “gelişmekte olan ülkeler” statüsünde bulunan Çin ve Körfez ülkeleri gibi ekonomik olarak güçlü ülkelerin de katkı sağlamasını talep ediyor. Ancak yeni anlaşma, bağlayıcı olmamakla birlikte gelişmekte olan ülkeleri yalnızca katkıda bulunmaya teşvik ediyor.
Anlaşma, COP28’de verilen taahhütlere dair somut adımları içermedi
Zirvede, fosil yakıtlardan çıkış konusunda somut adımlar atılmazken, yenilenebilir enerji kapasitesini üç katına çıkarma hedefinde de ilerleme sağlanamadı ve COP28 zirvesinde verilen fosil yakıtları azaltma ve yenilenebilir enerji kapasitesini üç katına çıkarma vaatlerini hayata geçirecek somut adımları içermedi. Bu durum sera gazı emisyonlarının ve küresel sıcaklıkların hâlâ artışta olması nedeniyle, COP29’da birçok ülkenin mevcut sürecin etkinliğini sorgulamasına sebep oldu. Nitekim 2024 yılı, sıcaklık kayıtlarının tutulmaya başlandığı tarihten bu yana gerçekleşen en sıcak yıl olmaya aday gözüküyor. Zirvede, daha hızlı ve etkin adımların atılmaması durumunda iklim krizinin önlenemeyeceği uyarıları da yapıldı.
COP29’da ülkelerin karbon kredisi sistemleri kurmasına ve bu kredileri borsa aracılığıyla alıp satmasına olanak tanıyacak bir anlaşmaya da varıldı. Ancak anlaşmada şeffaflık yükümlülükleri ve kayıt yapısına ilişkin bazı detaylar belirsiz kaldı
Zirvede ortaya konulan anlaşma, gelecek yıl Brezilya’da düzenlenecek olan COP30 Zirvesi’ne de bir temel oluşturuyor.
COP31 zirvesinin ev sahipliği konusunda Türkiye ve Avustralya arasındaki rekabet sürüyor
2026’da gerçekleştirilmesi planlanan COP31 İklim Zirvesi’ne ev sahipliği yapacak ülkenin belirlenmesi konusunda ise uzlaşı sağlanamadı. Türkiye ve Avustralya’nın aday olduğu süreçte, iki ülke arasında anlaşma sağlanamayınca karar, Haziran 2025’te Bonn’da gerçekleşecek yıllık iklim toplantısına ve orada da bir karara bağlanamazsa Kasım 2025’te düzenlenecek COP30 Zirvesi’ne bırakıldı.
Türkiye, zirveyi Antalya’da düzenlemek istiyor. Türkiye’nin petrol ve gaz ihracatçısı olmaması, uzmanlar tarafından ev sahipliği için bir avantaj olarak görülüyor.
Avustralya ise zirveyi bir Pasifik ülkesiyle ortaklaşa düzenlemeyi, zirve için Adelaide veya Sydney şehirlerinden birini seçmeyi planlıyor. Smart Energy Council’den Thom Woodroofe, zirvenin Avustralya’nın karbonsuz bir ekonomiye geçişini ve temiz enerji ihracatında süper güç olma hedefini hızlandıracağını belirtti. Ancak Avustralya’nın 2021’de dünyanın en büyük sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ihracatçısı olduğu eleştirileri, ülkenin zirveye ev sahipliği yapmasına yönelik eleştirilere konu oluyor.