,

Yeşil dönüşüm sürecinde döngüsel ekonomi modeli ön plana çıkıyor

Yeşil dönüşüm sürecinde döngüsel ekonomi modeli ön plana çıkıyor

İSO Yeşil Gündem Sohbetleri 15.’incisi “AB’nin Döngüsel Ekonomi Gündemi ve Türkiye’ye Etkileri” başlığıyla gerçekleşti.

İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO), sürdürülebilirlik vizyonu kapsamında başlattığı İSO Yeşil Gündem Sohbetleri’nin 15’incisi, “AB’nin Döngüsel Ekonomi Gündemi ve Türkiye’ye Etkileri” başlığıyla gerçekleşti. İSO Yönetim Kurulu Üyesi ve Sürdürülebilirlik Platformu Başkanı Sultan Tepe ev sahipliğinde düzenlenen etkinlik, Dünya Bankası ekonomisti Anne Beck’in “Türkiye’de Döngüsel Ekonomi Geçişinin Ekonomi, Ticaret ve Sanayiye Etkileri” raporunu  değerlendirmesiyle başladı. Değerlendirmenin ardından İSO Genel Sekreter Yardımcısı Burçin Değirmencioğlu moderatörlüğünde “AB’nin Döngüsel Ekonomi Gündemi ve Türkiye’ye Etkileri” başlıklı panel gerçekleştirildi. Panelde T. C. Ticaret Bakanlığı Uluslararası Anlaşmalar ve AB Genel Müdürlüğü – AB Tek Pazar ve Yeşil Mutabakat Dairesi Ticaret Uzmanı Elif Berrak Taşyürek, Türkiye İhracatçılar Meclisi Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Kübra Ulutaş Tapo, Yünsa Ar-Ge ve İnovasyon Müdürü Dr. Duygu Yavuzkasap Ayakta ve Ford Otosan Ürün Sürdürülebilirlik Lideri Özak Durmuş konuşmacı olarak yer aldı.

Döngüsel ekonomi, üretim metodolojilerini yeni baştan şekillendirecek

Toplantının açılış konuşmasını gerçekleştiren İSO Yönetim Kurulu Üyesi ve Sürdürülebilirlik Platformu Başkanı Sultan Tepe “Döngüsel ekonomi üretim metodolojilerimizin değişmesini, kaynak kullanımını en aza indirgemeyi, çevreyi daha az kirletmeyi gerektiriyor. Bunun için tüm dünyada sistem değişikliklerine ihtiyaç var ve bu değişikliklere uyum çalışmaları hızla devam ediyor. Nitekim dünya kaynakları hızla tükeniyor. 8 milyar insanın daha az atık üretmesi ve aşırı hava olaylarının engellenmesi için bu dönüşüm elzem hale geldi. Döngüsellik, uygulamaya geldiğinde üretime dair bildiklerimizin büyük bir kısmını yeniden şekillendirecek. Bu sadece üretim sürecini değil aynı zamanda çalışanları, tedarik zincirlerini ve altyapıları da etkileyen bir dönüşüm süreci olacak. Ancak bu dönüşüm için hazırlanan eylem planları ve direktifler artık yaptırımlara dönüştü. Altyapıları güçlü olmayan firmalar, tedarik zincirinden çıkarılma riskiyle karşı karşıya kalacak. Döngüsel ekonomiye geçişin en büyük zorluklarından biri de ciddi bir finansman gerekliliği ve teknolojinin hızlı bir şekilde değişmesi. Üretim süreçlerimizi döngüsel metodolojilere uygun hale getirmek için birçok yeniliği hayata geçirmek zorundayız. Tüm bu dönüşümü gerçekleştirmek için finansman konusunda ise hâlâ önemli bir sorunumuz bulunuyor” dedi.

Türkiye’nin döngüsel ekonomi alanında attığı adımlara da değinen Tepe, “Türkiye, döngüsellik alanında önemli bir çaba içinde. AB’ye yaptığımız gezilerde, Türkiye’nin döngüsel ekonomi alanındaki adımlarının yakından takip edildiğini görüyoruz. Özellikle tekstil ve otomotiv sektörlerinde önemli teknolojiler geliştirilmiş durumda. Türkiye, bu dönüşümde geç kalmış değil, aksine birçok alanda önemli adımlar atıldı. Teknolojiyi döngüsel süreçlere adapte etme noktasında daha fazla çaba sarf etmemiz gerektiği de bir gerçek. Zayıf yönlerimizi bilip, bu alanlarda aksiyon alarak ilerlemeliyiz. Döngüsel ekonomiye geçiş için Türkiye’nin potansiyeli yüksek” ifadelerini kullandı.

Döngüsel ekonomiye geçiş sürecinde yeni beceriler önemli rol oynuyor

Açılış konuşmasının ardından Dünya Bankası’ndan ekonomist Anne Beck, “Türkiye’de Döngüsel Ekonomi Geçişinin Ekonomi, Ticaret ve Sanayiye Etkileri” raporuna yönelik değerlendirmelerde bulundu.

Raporun bulgularına dair konuşan Beck, “Türk firmaları şüphesiz bu dönüşüm sürecinde önemli adımlar atıyor. Küresel değer zincirinde aktif bir rol üstleniyorlar ve bazı kritik verilere baktığımızda bu durum daha net bir şekilde ortaya çıkıyor. Dünya Bankası’nın 2019 yılında gerçekleştirdiği bir anket, Türk firmalarının yüzde 35’inin enerji verimliliğini benimsediğini gösteriyor. Aynı zamanda bu firmaların çoğunluğu su ve enerji tüketimlerini izliyor” dedi.

Beck, “Yaptığımız mülakatlarda, en iyi uygulama örneklerine tanık olduk ve mevzuata uyum sağlamanın, firmalar için önemli bir rekabet avantajı sunduğunu gördük. Ancak sürdürülebilirlik ve raporlama gereksinimlerinin firmalar üzerinde maliyet baskısı oluşturduğunu da görüyoruz. Özellikle KOBİ’ler bu konuda daha fazla zorluk yaşıyor. Yeşil üretim için gereken makinelerin daha yüksek maliyetlere sahip olması ve mevzuatlardaki detayların güçlük yaratması, firmalar için başlıca sorunlardan biri. Farklı sertifikasyonlar ve platformların kullanılması da bir başka zorluk. Türk firmalarının dönüşüm sürecinde karşılaştığı bir diğer zorluk ise, altyapıdaki boşluklar. Bu boşlukları kapatabilmek için yeterli beceriye sahip çalışanlara ihtiyaç duyuluyor. Bu noktada, beşeri sermaye açısından mevcut potansiyel boşlukları belirlemek, eğitim programları geliştirmek için kritik bir adım olacak. Bu süreç, sadece kısa vadeli adımlarla gerçekleşebilecek bir dönüşüm değil. Uzun vadeli bir strateji olarak ele alınmalı, doğru yatırımlar zamanında yapılmalı ve tüm paydaşlar bu dönüşümün bir parçası olmalı” şeklinde konuştu.

Döngüsel ekonomi hem çevresel hem ekonomik kazanç sağlıyor

Raporun değerlendirmesinin ardından İSO Genel Sekreter Yardımcısı Burçin Değirmencioğlu’nun moderatörlüğünde “AB’nin Döngüsel Ekonomi Gündemi ve Türkiye’ye Etkileri” başlıklı panel gerçekleştirildi.

Panelde konuşan T. C. Ticaret Bakanlığı Uluslararası Anlaşmalar ve AB Genel Müdürlüğü – AB Tek Pazar ve Yeşil Mutabakat Dairesi Ticaret Uzmanı Elif Berrak Taşyürek, “Hepimizin bildiği gibi, AB her geçen gün yeni düzenlemeler getiriyor ve bu düzenlemelerin doğru bir şekilde takip edilmesi, sanayicilerimizin bunlara uyum sağlaması, yatırımlarını bu doğrultuda yönlendirmesi büyük bir önem taşıyor. İklim değişikliğiyle mücadelenin en önemli unsurlarından biri olan döngüsel ekonomi, aslında tamamen farklı bir üretim anlayışını içeriyor. Ürünlerin yaşam döngüsü; tasarımdan üretime, oradan atık aşamasına kadar bir bütün olarak ele alınıyor. AB’nin bu alanda getirdiği düzenlemeler, sanayiciler için pazara girişte yeni kurallar anlamına geliyor. Gümrük birliği kapsamındaki malların serbest dolaşımı için bu yeni süreç çok kritik” ifadelerini kullandı.

Taşyürek sözlerine şöyle devam etti: “AB atıkları bir ekonomik değer haline getirmeyi amaçlıyor. Bu yaklaşım, sürdürülebilir bir ekonomi için oldukça önemli bir adım. Ancak AB sadece çevre açısından değil, aynı zamanda rekabetçiliği de artırmaya yönelik adımlar atıyor. Bizim yaklaşımımız ise kamu paydaşlarını ve özel sektörümüzü bu sürece yönlendirmek. Nitekim AB Komisyonu ile de yakın temas halindeyiz ve bu süreçte nasıl uyum sağlayabileceğimizi belirlemek için çalışmalar yürütmeye devam ediyoruz. Sanayicilerimizin de bu düzenlemeleri takip ederek yatırımlarını buna göre şekillendirmeleri, hem çevresel hem de ekonomik açıdan büyük bir kazanım sağlayacak.”

Döngüsel ekonomiye geçiş sürecinde KOBİ’ler önemli rol oynuyor

Türkiye İhracatçılar Meclisi Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Kübra Ulutaş Tapo ise “AB, bizim en büyük ihracat pazarımız. Toplam ihracatımızın yaklaşık yüzde 40’ı AB’ye gerçekleştiriliyor. Bu nedenle Avrupa Yeşil Mutabakatı gibi gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Öncelikli olarak etkilenecek sektörlerin başında demir-çelik, çimento ve gübre gibi enerji yoğun sektörler geliyor. Bu dönüşüme hazırlık olarak, Sürdürülebilirlik Eylem Planımızı açıkladık. Döngüsel ekonomi modellerinden ileri arıtma teknolojilerine kadar geniş bir yelpazede adımlar atıyoruz. Ancak burada en önemli nokta, bu çalışmaların mikro ölçekte, yani işletmelerimiz ve bireyler tarafından da içselleştirilmesi. Sürdürülebilirlik yalnızca üst yönetimin değil, tüm çalışanlarımızın benimsediği bir yaklaşım olmalı. Bu nedenle, nitelikli insan kaynağını güçlendirmek bizim için büyük bir öncelik” ifadelerini kullandı.

Ulutaş Tapo, “Ülkemizdeki işletmelerin büyük çoğunluğunun KOBİ olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, yeşil dönüşüm sürecinde onların yer alması kritik bir rol oynuyor. Nerede olduğumuzu bilmek, değişim sürecine başlamanın ilk adımını oluşturuyor.  Önümüzde büyük bir değişim süreci var, ancak bu süreci bir yük olarak değil, yeni fırsatlar doğuran bir dönüşüm olarak görmeliyiz” dedi.

Sürdürülebilir üretim, iş dünyasına kazandırıyor

Panelde konuşan Yünsa Ar-Ge İnovasyon Müdürü Dr. Duygu Yavuzkasap Ayakta “Artık yalnızca ürünlerin işlevselliği değil, dayanıklılığı, yeniden kullanılabilirliği ve geri dönüştürülebilirliği de büyük bir kriter haline geldi. Ham madde kullanımından son kullanıcıya kadar olan süreçte, döngüsel ekonomi prensiplerine uygun hareket etmek artık bir zorunluluk haline gelmeye başlıyor” şeklinde konuştu.

Yavuzkasap Ayakta “Karbon ve su ayak izinin azaltılması konusunda sektör olarak büyük sorumluluklarımız var. Üretim süreçlerimizi daha sürdürülebilir hale getirmek, çevresel etkilerimizi en aza indirgemek, dijital ürün pasaportu gibi yeni düzenlemelerle şeffaf ve izlenebilir bir üretim anlayışı geliştirmek sadece çevresel etkileri azaltmakla kalmayıp aynı zamanda rekabet gücümüzü artırmamızı da sağlayacak. Daha az atık üretmek, kaynakları daha verimli kullanmak ve sürdürülebilir çözümler geliştirmek hem doğaya hem de iş dünyasına kazandıran bir yaklaşım” ifadelerini kullandı.

Vakitlice yapılan yatırımlar rekabetçiliği artırabilir

Ford Otosan Ürün Sürdürülebilirlik Lideri Özak Durmuş ise “Otomotiv sektöründe bu dönüşümün en önemli unsurlarından biri elektrikli araçlar. Bu araçlar, bataryalar sayesinde hayat buluyor ve batarya teknolojisi, sektörün geleceği için kritik bir rol oynuyor. Ancak burada büyük bir risk de bulunuyor. Elektrikli araçlar ve batarya teknolojileri dünya çapında hızla gelişiyor. Bu, rekabetçiliğimizi kaybetme riskini de beraberinde getiriyor. Özellikle batarya üretimi konusunda yeterince güçlü değiliz. Bu da bazı pazarlardan çekilmek zorunda kalabileceğimiz anlamına gelebilir. Ancak burada önemli bir fırsat da mevcut. Eğer doğru hazırlıkları yapar, Ar-Ge projeleri ve teşviklerle birlikte sektöre önceden yatırım yaparsak, bu süreçten en iyi şekilde faydalanabiliriz. Belli bir oranda fırsatlar doğabilir. Elektrikli araçlar ve batarya teknolojilerindeki dönüşüm, sanayimiz için büyük fırsatlar sunuyor. Fakat, bu fırsatları değerlendirebilmek için regülasyonların gelişimini de takip etmemiz gerekiyor. Dolayısıyla eksik kaldığımız yönleri analiz etmek ve sektöre yönelik hazırlıklar yapmak büyük önem taşıyor” dedi.

Panelin kaydına buradan ulaşabilirsiniz.

Paylaş