İklim krizi derinleşiyor, ülkeler gerekli adımları atmakta gecikiyor

İklim krizi derinleşiyor, ülkeler gerekli adımları atmakta gecikiyor

Bilim insanları küresel ısınmaya karşı acil önlem çağrısı yaparken, ülkelerin politikaları belirlenen hedeflerle uyumlu olmaktan uzak görünüyor.

Küresel ısınmanın etkileri her geçen gün daha da belirgin hale geliyor. Yapılan son bilimsel araştırmalar, buzulların hızla eridiğini, deniz seviyelerinin yükseldiğini ve aşırı hava olaylarının sıklık ve şiddetinin arttığını ortaya koyuyor. Ancak ülkeler, iklim değişikliğiyle mücadelede yetersiz kalıyor. Paris İklim Anlaşması’nda belirlenen hedeflere ulaşmak giderek zorlaşırken, dünya 2°C’lik ısınmaya doğru hızla ilerliyor.

Nitekim Birleşmiş Milletler’in (BM) 2035 yılına yönelik yeni iklim taahhütlerini sunma süresi dolarken, ülkelerin büyük çoğunluğunun bu kritik tarihe uymadığı görülüyor. Carbon Brief’in analizine göre, Paris İklim Anlaşması’na taraf olan 195 ülkeden yalnızca 13’ü, 10 Şubat 2025 tarihine kadar yeni Ulusal Katkı Beyanları’nı yayımladı. Bu ülkeler arasında ABD, Birleşik Krallık, Brezilya, Birleşik Arap Emirlikleri, Yeni Zelanda, İsviçre, Uruguay, Andorra, Ekvador, Saint Lucia, Marshall Adaları, Singapur ve Zimbabve bulunuyor.

Ancak iklim araştırma grubu Climate Action Tracker’ın analizine göre, Brezilya, BAE, ABD ve İsviçre’nin sunduğu 2035 hedefleri küresel sıcaklık artışını 1.5°C ile sınırlama hedefiyle uyumlu değil.

Dünyanın en büyük karbon salımı yapan ülkelerinin çoğu, teknik nedenler, ekonomik baskılar ve siyasi belirsizlikleri gerekçe göstererek BM’nin belirlediği tarihe uymadı.

Azerbaycan’da 2024 yılında  düzenlenen COP29 zirvesinde Kanada, Şili, AB, Gürcistan, Meksika, Norveç ve İsviçre, “1.5°C ile uyumlu” Ulusal Katkı Beyanı sunma sözü verdi. Ancak bu hedeflere nasıl ulaşacaklarına dair somut bir plan sunmadılar ve şubat ayındaki BM süresine de uymadılar.

Aşırı hava olaylarının sıklığı artıyor

Ülkelerin Ulusal Katkı Beyanları’nı sunmaları ve iklim değişikliğine karşı acilen harekete geçmeleri büyük önem taşıyor. Zira iklim değişikliği, dünyanın dört bir yanında aşırı hava olaylarının sıklığını ve şiddetini artırırken, bu olayların ekonomik ve insani etkileri giderek daha belirgin hale geliyor.

İklim Riski Endeksi 2025 verilerine göre, son 30 yılda dünya genelinde 9.400’den fazla aşırı hava olayı yaşandı ve bu olaylar doğrudan 765 binden fazla insanın hayatına mal oldu. Aynı dönemde, küresel çapta 4.2 trilyon dolarlık ekonomik kayıp meydana geldi.

Felaketlerin ekonomik etkilerinde ilk sırayı yüzde 56 ile fırtınalar alırken, seller yüzde 32’lik payla ikinci sırada yer aldı. İnsani kayıplarda ise en büyük etkenler sırasıyla yüzde 35 ile fırtınalar, yüzde 30 ile sıcak hava dalgaları ve yüzde 27 ile seller oldu.

İklim Riski Endeksi 2025 verileri, aşırı hava olaylarının yalnızca düşük gelirli ülkeleri değil, yüksek gelirli ülkeleri de ciddi şekilde etkilediğini ortaya koyuyor. 2022’de en çok etkilenen 10 ülkenin 7’si yüksek gelir grubunda yer alırken, uzun vadede en ciddi etkilerin Küresel Güney ülkelerinde yaşandığı görülüyor.

Düşük ve alt-orta gelirli ülkeler ise kaynak yetersizliği nedeniyle iklim krizinin etkileriyle mücadelede zorlanıyor. Küresel çapta en çok etkilenen 10 ülke arasında Küçük Ada Devletleri ve En Az Gelişmiş Ülkeler grubundan üç ülke yer alıyor.

Paris İklim Anlaşması hedefleri tehlikede

Öte yandan Nature Climate Change dergisinde yayımlanan çalışmalara göre, dünya genelinde sıcaklık artışı hız kesmeden devam ediyor. Ünlü iklim bilimci James Hansen’in geçtiğimiz haftalarda yaptığı uyarıya göre, dünya 2°C ısınmaya doğru hızla ilerliyor.

Bilim insanları, küresel ısınmayı sınırlamak için karbon salımlarının derhal ve büyük ölçekte azaltılması gerektiğini vurguluyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın ülkesini Paris İklim Anlaşması’ndan çekmesi, ardından Arjantin ve Endonezya gibi ülkelerin de benzer adımları değerlendirmesi, küresel iklim eylemleri açısından büyük risk oluşturuyor.

İklim bilimciler, 1,5°C sınırının aşılmasının artık kaçınılmaz olduğunu kabul ederken, 2°C önlemek için acil eyleme geçilmesi gerektiğini vurguluyor. Reading Üniversitesi’nden Prof. Richard Allen, sera gazı salımlarının hızla azaltılmasının hayati önem taşıdığını belirtiyor.

Ancak bazı bilim insanları, bu hedeflerin artık ulaşılamaz olduğunu düşünüyor. James Hansen, geçtiğimiz yıl 1,5°C derece hedefinin “artık tamamen ortadan kalktığını” söylemişti.

Bristol Üniversitesi’nden Prof. Daniela Schmidt, 1,5°C derece eşiğine odaklanmanın yanıltıcı olabileceğini belirterek, daha büyük hedefler belirlenmesi gerektiğini söylüyor. Eğer mevcut politikalar değişmezse, dünya 3°C’ye dereceye kadar ısınabilir ve bu, ekosistemler ve insan yaşamı için geri dönüşü olmayan felaketlere yol açabilir.

Bilim insanları hala umutlu olunabileceğini ancak hızlı ve güçlü adımlar atılması gerektiğini söylüyor. Küresel sıcaklık artışını sınırlamak için ülkelerin daha kararlı hareket etmesi ve karbon salımlarını ciddi şekilde azaltması gerekiyor.

Eriyen buzullar deniz seviyesini yaklaşık 2 santimetre yükseltti

Nature’da yayımlanan bir diğer yeni araştırmaya göre ise küresel ısınmanın etkisiyle eriyen buzullar, 21. yüzyılda dünya çapında deniz seviyesinin yaklaşık 2 santimetre yükselmesine neden oldu.

Edinburgh ve Zürih Üniversitelerinden bilim insanlarının yürüttüğü araştırmaya göre, 2000-2023 yılları arasında dünyadaki tüm buzullar toplamda 6,542 trilyon ton buz kaybetti. Bu buz kaybı, küresel deniz seviyesinin 18 milimetre yükselmesine yol açtı.

Bulgulara göre, buzullar her yıl ortalama 273 milyar ton buz kaybediyor. Bu miktar, dünya genelindeki insanların 30 yıllık su tüketimine eşdeğer.

Araştırmada, bu yüzyılda buzulların toplam hacminin yaklaşık yüzde 5’ini kaybettiği belirlendi. Ancak bölgesel kayıplar büyük farklılıklar gösterdi. Örneğin, Antarktika ve çevresindeki adalar buzullarının yalnızca yüzde 2’sini kaybederken, Orta Avrupa’daki buzullar yüzde 39 oranında eridi.

Ayrıca, son yirmi yıl içinde buzulların erime hızının giderek arttığı da görüldü. 2012-2023 yılları arasındaki buz kaybı, önceki on yıla göre yüzde 36 daha fazlaydı.

Buzulların erimesi, sadece deniz seviyesinin yükselmesiyle değil, aynı zamanda tatlı su kaynaklarının azalmasıyla da ciddi bir tehdit oluşturuyor.

Bilim insanları, sera gazı emisyonlarını azaltmanın ve iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik politikalar geliştirmenin, buzulların kaybını yavaşlatmak için kritik öneme sahip olduğunu vurguluyor.

 

Paylaş