Türkiye 2053'e kadar enerji bağımsızlığını %90’a çıkarabilir

Türkiye 2053'e kadar enerji bağımsızlığını %90’a çıkarabilir

“Türkiye Enerji Görünümü 2025” raporu, enerji verimliliğinin sadece bir tasarruf politikası değil, aynı zamanda büyümenin itici gücü olduğuna dikkat çekiyor.

Son yıllarda enerji verimliliği alanında kaydedilen ilerlemeler Türkiye’nin enerji güvenliği, enerji bağımsızlığı ve 2053 net sıfır emisyon hedeflerine ulaşması için fırsatlar sunuyor.

Bu doğrultuda Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (Sabancı University Istanbul International Center For Energy and Climate, IICEC) tarafından hazırlanan “Türkiye Enerji Verimliliği Görünümü 2025” raporu, Türkiye’nin sürdürülebilir, rekabetçi ve bağımsız bir enerji sistemine geçişinde yol gösterici bir çerçeve sunuyor.

Raporda yer alan analize göre, Türkiye’de önümüzdeki yıllarda da enerji talebinde artışın süreceği öngörülüyor. Bu talep artışı nüfus büyümesi, kentleşme ve sanayileşme gibi etkenlerle şekilleniyor. Ancak bu artış verimsiz yapılar, teknolojiler ve alışkanlıklarla birleştiğinde enerji ithalatını ve emisyonları da artırıyor.

Rapor, enerjide dışa bağımlılığı azaltmanın en etkin yolunun enerji verimliliği yatırımlarının hızlandırılması olduğunu vurguluyor. Bu kapsamda IICEC, enerji verimliliğinin artırılmasına yönelik mevcut politikaların uygulanmaya devam ettiği ve 2053’e kadar Türkiye’nin ulaşabileceği potansiyel kazanımları ele aldığı iki senaryo üzerinden somut veriler ortaya koyuyor.

Raporda yer alan “Verimli Büyüme Senaryosu” çerçevesinde Türkiye, 2053 yılına kadar yıllık ortalama yüzde 2,7 oranında enerji verimliliği artışı sağlayabiliyor. Bu oran, mevcut eğilimlerin devam ettiği “Baz Senaryo”ya kıyasla yüzde 12 oranında birincil enerji tüketimi tasarrufu anlamına geliyor.

Verimli Büyüme Senaryosu kapsamında 2053’e kadar Türkiye’nin birincil enerji yoğunluğunda yüzde 57’lik bir düşüş yaşanacağı öngörülüyor. Böylelikle, kişi başına enerji tüketimleri yüksek olsa da enerji talebi artış hızı görece az olan ülkelerin ortalamalarına daha hızlı yakınsanacak. Bu durum sürdürülebilir rekabetçiliğin güçlendirilmesi bakımından bazı avantajlar sunsa da Baz Senaryo’da bu oran yüzde 46’da kalıyor.

Kaynak çeşitliliği ve yerli enerji kullanımı öne çıkıyor

Verimli Büyüme Senaryosu, enerji arzında çeşitlilik ve yerli enerji kaynaklarının kullanımında artışa işaret ediyor. Böylelikle enerji güvenliği güçlendirilirken, elektrifikasyon ve yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji talebindeki payının artması da sağlanabiliyor.

Elektrifikasyon oranı, günümüzde nihai enerji talebinin yaklaşık beşte birini oluştururken, Verimli Büyüme Senaryosu’nda bu oran yüzde 48’e yükseliyor. Rapora göre bu dönüşüm, fosil yakıtların yerine elektrik kullanımının artırılması sayesinde gerçekleşiyor.

Yenilenebilir enerji, enerji arzında yüzde 50’ye kadar pay sahibi olabilir

Verimli Büyüme Senaryosu’nda yenilenebilir enerji kaynaklarının birincil enerji arzındaki payının 2053 yılına kadar yüzde 50’ye kadar çıkabileceği öngörülüyor. Bu artış, özellikle güneş, rüzgâr, sürdürülebilir biyoyakıtlar ve jeotermal enerji alanlarında yoğunlaşıyor. Böylelikle hem çevresel hedeflere ulaşılabiliyor hem de enerji ithalatının azalmasına ve cari açığın düşmesine de katkı sağlıyor.

Verimli Büyüme Senaryosu, enerji arzında kendine yeterlilik oranını mevcutta yaklaşık üçte bir seviyesinden 2053 yılında yüzde 90’a çıkacağını da öngörüyor. Rapor, bu artışın enerji verimliliği, fosil yakıt ikamesi ve yerli üretimdeki artış sayesinde mümkün olacağını belirtiyor.

Enerjide bu yüksek düzeyde bağımsızlık, Türkiye’nin 2053 yılına kadar net sıfır emisyon hedefini gerçekleştirmesini kolaylaştırıyor. Nitekim Verimli Büyüme Senaryosunda emisyonların da 2040 yılından önce zirve yapması ve ardından düşüşe geçmesi bekleniyor.

Temiz teknolojilere dayalı yeni bir ekonomik büyüme modeli

Verimli Büyüme Senaryosunda; sadece çevresel değil, aynı zamanda istihdam ve sanayi verimliliği gibi ekonomik kazanımlar da sağlanıyor. Bu senaryoya göre, enerji ithalatı ve karbon emisyonlarındaki azalmadan kaynaklı toplam tasarruf 2053’te 2,1 trilyon dolar seviyesine ulaşıyor. Baz Senaryo’da ise bu miktar 1,1 trilyon dolar düzeyinde kalıyor.

Yıllık ortalama yatırımlar ve getirilerinde ise Baz Senaryo’da yıllık 9 milyar dolar yatırım karşılığında 30 milyar dolar kazanç sağlanabiliyorken, Verimli Büyüme Senaryosunda yıllık 13 milyar dolar yatırım karşılığında 58 milyar dolar kazanç elde edilebiyor.

Politika, yatırım ve teknolojide eşgüdüm şart

Verimli Büyüme Senaryosunun sağladığı avantajlar yalnızca enerji verimliliğiyle de sınırlı kalmıyor. Türkiye, bu senaryoyla;

  • Temiz ve verimli enerji teknolojilerine dayalı yeni bir ekonomik büyüme modeli oluşturabiliyor,
  • Sanayide daha verimli üretim modelleri geliştirebiliyor,
  • İhracat ve girişimcilik alanlarında yenilikçi fırsatlar yaratabiliyor,
  • Rekabetçi bir enerji piyasası ekosistemi kurarak, bölgesel enerji ticaret merkezi olma vizyonunu güçlendirebiliyor.

Verimli büyüme için hangi adımlar atılmalı?

IICEC, Türkiye’nin enerji verimliliğinde yüksek potansiyeli ve enerjide verimli büyüme fırsatlarıyla çok yönlü enerji, ekonomi ve iklim faydalarının değerlendirilmesi için çeşitli öneriler sunuyor.

Bu doğrultuda enerji verimliliği politikalarının, mevcut enerji güvenliği ve dönüşüm hedefleriyle entegre biçimde sürdürülmesi gerektiğine dikkat çekiliyor. Bununla birlikte enerji verimliliği yatırımlarının ölçek ve çeşitliliğini artırılması da önem taşıyor. Bu amaçla, geleneksel finansman yöntemlerinin ötesine geçilerek, özel sektör, kamu ve finans kuruluşları arasında yenilikçi iş birlikleri kurulması gerektiği belirtiliyor. Enerji verimliliği alanında dijitalleşme, yapay zeka ve veri analitiği gibi modern teknolojilerle desteklenen izleme sistemlerinin yaygınlaştırılması da raporda öne çıkan öneriler arasında yer alıyor.

Raporda sanayi sektörünün enerji verimliliğini artırarak karbon ayak izini azaltabileceği ve uluslararası pazarda daha rekabetçi hale gelebileceğini belirtiliyor. Aynı şekilde, tarım ve gıda tedarik zincirinde de verimlilik odaklı politikaların uzun vadeli planlamalara dahil edilmesi gerektiği aktarılıyor.

IICEC, elektrik üretiminde temiz kaynaklara geçişi hızlandırmak amacıyla özellikle jeotermal ve güneşten sağlanan ısı enerjisinin daha yaygın hale getirilmesini öneriyor. Isıtma ve soğutma sistemlerinde yerli ve yenilenebilir kaynaklara dayalı bölgesel çözümler, atık ısı kullanımı ve ısı pompası uygulamaları gibi yöntemlerle daha verimli ısı piyasalarının oluşturulması gerektiği ifade ediliyor.

Paylaş