COP16’da bazı ilerlemeler kaydedilmesine rağmen, finansman eksiklikleri, biyoçeşitliliğin korunmasına yönelik hedeflenen çözümlere ulaşılması önünde engel oluşturdu.
Kolombiya’nın Cali kentinde düzenlenen ve doğayı korumak için küresel önlemleri hızlandırmayı amaçlayan COP16 Biyoçeşitlilik Zirvesi, birçok katılımcı için hayal kırıklığı yarattı.
Dünyanın dört bir yanından yaklaşık 180 ülkenin temsilcilerini bir araya getiren COP16 Biyoçeşitlilik Zirvesi’nde, biyoçeşitliliği koruma ve doğayı yenileme konularında büyük zorluklarla karşılaşıldı. Zirvede, küresel ekosistemlerdeki kayıpları tersine çevirmek amacıyla 2030’a kadar her yıl 200 milyar dolar kaynak sağlanması hedefleniyordu. Ancak önemli adımlar atılsa da özellikle finansman konusundaki çözümsüzlükler zirvenin en çok konuşulan konularından biri oldu. Zirve kapanış oturumunun, planlanandan geç tamamlanmasıyla sona ererken birçok ülke delegesi bu oturumu beklemeden zirveyi terk etmişti. Brezilya ve Fiji gibi ülkeler, zirvenin kritik konuları son ana bıraktığı için organizatörleri eleştirdi.
Zirvede kazanımlar da elde edildi
Zirvede çözümsüz kalan pek çok konu olmasına rağmen bazı alanlarda önemli adımlar da atıldı. Atılan önemli adımlar arasında doğadan elde edilen genetik verilerinin ticari kullanımını ücretlendiren yeni bir düzenleme kabul edilmesi yer aldı. Buna göre, yıllık satışı 50 milyon doları, kârı ise 5 milyon doları aşan şirketler, genetik kaynaklardan elde ettikleri kazançların belirli bir yüzdesini küresel biyoçeşitlilik fonuna aktaracak. Bu şirketler kârlarının yüzde 1’ini veya gelirlerinin binde 1’ini fona aktaracak. Bu sayede biyoçeşitliliğin korunması amacıyla yılda 1 milyar sterlin gelir elde edilmesi öngörülüyor. Elde edilen fonun yarısından fazlasının yerli topluluklara aktarılması planlanıyor.
Bununla birlikte Birleşmiş Milletler tarihinde ilk kez, yerli topluluklar resmi bir statü kazanarak müzakerelere doğrudan katılma hakkı elde etti. Böylelikle yerel toplulukların yaklaşık 20 yıldır süregelen gayriresmi statülerine son verilerek, biyoçeşitliliği koruma çalışmalarında önemli bir temsiliyet hakkı kazanıldı.
Finansman açısından ise Cali Fonu kuruldu ve Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi Fonu’na 163 milyon dolar ek destek taahhütleri verildi. Ancak Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi Fonu kapsamında yaklaşık 400 milyon dolar toplanabildi. Bu miktar, gelişmiş ülkelerden beklenen ve 2030 hedefi olan 30 milyar doların çok altında kaldı.
Belirlenen hedeflerin bazılarında geri kalındı
Zirve, iki yıl önce kabul edilen Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi’nin (Kunming-Montreal Global Biodiversity Framework, GBF) uygulamaya geçirilmesi için de bir fırsat olarak görülüyordu. Ancak GBF’yi imzalayan 196 ülke arasında yalnızca 32 ülke bu planları zamanında teslim etti. Zirvenin ana hedeflerinden biri olan kara ve okyanusların en az yüzde 30’unun korunmasını ele alan “30×30” koruma planına yönelik bir yol haritası da oluşturulamadı.
Çoğu ülke güncellenmiş Ulusal Biyoçeşitlilik Strateji ve Eylem Planları’nı (National Biodiversity Strategies and Action Plans, NBSAPs) sunmadı ve küresel hedeflerin yerelleştirilmesine yönelik çabalar duraksadı. 119 ülkenin yalnızca 44’ü güncellenmiş plan taahhüdünde bulundu ve kapsamlı biyoçeşitlilik stratejilerinin etkili bir şekilde uygulanabilmesi için hâlâ önemli adımlar atılması gerekiyor.
Zirvedeki gelişmeler hakkında değerlendirmede bulunan katılımcılar, yerel temsiliyetin resmîleştirilmesi ve genetik verilerin kâr paylaşımı anlaşması gibi kazanımları takdir ederken, finansman konusunda kararlı adımların atılamamış olmasından ötürü üzüntü duyduklarını ifade etti. Ülkelerin görüşmelere gelecek yıl Bangkok’ta yapılacak ara toplantıda devam etmesi bekleniyor.