Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Taraflar Konferansı (COP26) sona erse de yankıları ve alınan kararlarla ilgili tartışmalar sürüyor.
Bu kapsamda, Avrupa Komisyonu’nun COP26 değerlendirme yazısını İSO Yeşil Blog için çevirdik.
Kasım ayının ilk iki haftası boyunca tüm gözler Glasgow’daydı. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP26) kapsamında, 200’den fazla ülkeyi temsil eden yaklaşık 30 bin delege 13 gün süren iklim değişikliği müzakereleri için İskoçya’nın en büyük ikinci şehrinde toplandı. Peki, bütün bunlar ne içindi?
1,5 Derece Hedefini Canlı Tutmak
Konferansın en başından beri hedef, bu yüzyılın sonuna kadar küresel ısınmayı 1,5 derecede sınırlamaktı. Dünya şu anda Sanayi Devrimi öncesi değerlerden zaten yaklaşık 1,5 derece daha sıcak. Hedef, yeterli sayıda hükümetin sera gazı emisyonlarını daha fazla ve daha hızlı azaltma sözü verdiği takdirde küresel ısınmayı 0,4 dereceyi aşmayacak şekilde sınırlamak ve kontrolsüz iklim değişikliğinin kötü etkilerinden kaçınmaktı.
Peki, bu hedefe ulaşıldı mı? Kısa cevap: Henüz değil. Ama iyi haber şu ki hedefe yönelik önemli bir ilerleme kaydedildi. 2015 yılında Paris Anlaşması imzalanmadan önce, yüzyılın sonuna kadar 4 derecelik bir sıcaklık artışına doğru gidiyorduk. İki hafta önceki en iyi tahminlere göre ise bu rakam 2,7 derece. Hükümetlerin ve diğer büyük aktörlerin Glasgow’da verdiği taahhütlerle şu anda bu rakam 2 dereceye yaklaştı.
COP26’da başka neler başarıldı?
- Kömür için Karar Anı: Çin ve Hindistan’dan gelen tepkilere rağmen ilk defa elektrik üretimi için kömür kullanımının “aşamalı olarak azaltılması” ve verimsiz fosil yakıtların sübvanse edilmesinin durdurulması kabul edildi. Ayrıca, hiçbir ülkeyi geride bırakmayacak adil bir geçişin desteklenmesi gerektiği de kabul edildi.
- Kural Kitabı Yazmak: Paris Anlaşması’ndan altı yıl sonra “Paris Kural Kitabı” (Paris Rulebook) kabul edildi. Kural Kitabı’nın kabul edilmesi, anlaşmaya taraf olan tüm ülkelerin emisyon azaltımı ve uluslararası karbon piyasalarını yönetme kuralları konularındaki ilerlemelerini nasıl rapor edeceklerinde anlaştıkları anlamına geliyor.
- Verilen Sözleri Tutmak: Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelerin iklim eylemlerini desteklemek için verecekleri söylediklerini yıllık 100 milyar ABD dolarını henüz teslim etmemişti. Glasgow’da bu ülkeler 2025 yılına kadar taahhütlerini gerçekleştireceklerinin güvencesini verdi ve gelişmekte olan ülkelerin 2025 yılına kadar iklim değişikliğinin zararlı etkilerine karşı daha dirençli olmalarına yardımcı olmak için sağlayacakları parayı en az iki katına çıkarmayı kabul etti.
- İklim Dayanışması: İklim krizi, küçük ada devletlerini ve dünyadaki az gelişmiş bazı ülkeleri daha çok etkiliyor. Bu ülkelerin çoğu deniz seviyesinin yükselmesi, kuralık, aşırı hava koşulları gibi iklim krizinin sonuçlarına uyum sağlama araçlarına sahip değil. İklim krizi büyük maliyetlere ve altyapı zararlarına yol açmasının yanında, gıda güvenliğini tehlikeye sokabilir ve milyonlarca insanın hayatını tehdit edebilir. Glasgow’da, bu etkileri hali hazırda yaşayan ülkelere mali ve teknik yardım sağlayan dünya çapındaki Santiago Ağı’nın (Santiago Network) güçlendirilmesi kabul edildi. Ayrıca, iklim krizinden en çok etkilenen ülkelerin finansal ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağına dair çalışmalara başlandı.
Sırada ne var?
Glasgow’un başarısı, yeni taahhütlerin kelimelerden eylemlere ne kadar hızlı ve etkili bir şekilde çevrilebileceğiyle belli olacak. Ancak önceki COP’lara kıyasla büyük bir fark var: Artık çoğu ülke küresel sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlama hedefini destekliyor. Bu vaatleri gerçeğe dönüştürmek için Glasgow’da kazanılan ivmeyi sürdürmek hayati önem taşıyor.
Avrupa Birliği ne yapıyor?
AB, Avrupa İklim Yasası (European Climate Law) ile 2050 yılına kadar net sıfır emisyon hedefine ulaşma ve 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarını en az yüzde 55 oranında azaltma taahhütlerini kanun haline getirdi. Avrupa Komisyonu tarafından geçtiğimiz temmuz ayında kabul edilen Avrupa Yeşil Mutabakatı da iklim ve enerji reformlarından oluşan bu iddialı vizyonu bir plana dönüştürdü.
AB, COP26’da da birçok önemli girişimin başlatılmasında öncü rol oynadı:
- AB, Avrupa Yeşil Mutabakatı ve 2030 iklim hedeflerine ulaşmak için yenilikçi teknolojilerin geliştirilmesini hızlandırmaya yardımcı olmaya yönelik 820 milyon Avro değerindeki AB Katalizör Ortaklığı’nı (EU Catalyst Partnership) başlattı.
- AB girişimiyle metan emisyonlarının neredeyse yarısını temsil eden 100’den fazla ülkenin 2030 yılına kadar küresel metan emisyonlarını en az yüzde 30 oranında azaltmasını taahhüt eden Küresel Metan Taahhüdü (The Global Methane Pledge) kabul edildi. Karbondioksit gibi bir sera gazı olan metanın ısınmaya etkisi çok daha güçlü ve atmosferde çok daha hızlı dağılıyor. Bu nedenle, küresel metan emisyonlarını azaltmak, karbondioksit emisyonlarını azaltmakla karşılaştırıldığında daha hızlı ve etkili sonuçlar yaratabilir.
- AB, dünya ormanlarının yaklaşık yüzde 85’ini temsil eden 100 dünya liderinin 2030 yılına kadar ormansızlaştırmayı sona erdirme ve tersine çevirme sözünü verdiği Küresel Orman Finansmanı Taahhüdü’ne (Global Forests Financial Pledge) beş yıl boyunca 1 milyar Avro katkıda bulunmayı taahhüt etti.
- AB, Fransa, Almanya, İngiltere ve ABD ile birlikte elektrik sistemine odaklanarak ülke ekonomisinin karbondan arındırılmasını hızlandırmak için Güney Afrika ile bir Adil Enerji Geçiş Ortaklığı (Just Energy Transition Partnership) başlattı.
AB küresel emisyonların yalnızca yüzde 8’inden sorumlu, bu da diğer ülkelerin de emisyonları azaltmak için harekete geçmesinin zamanı geldiği anlamına geliyor. AB, tüm büyük karbon yayıcıları vaatlerini yerine getirmeye ve sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlandırma hedefine kilitlenerek gelecek yılın sonuna kadar mümkün olan en yüksek hedefi gerçekleştirmeye çağırıyor.
[…] COP26 net sıfır geçişini küresel sahneye taşıyarak halihazırda var olan ivmeyi artırmış görünüyor, çünkü örneğin Mart 2021’e kadar 2.150’den fazla işletme Birleşmiş Milletler’in “Sıfıra Yarış” (Race to Zero) girişimine imza atmıştı, Aralık 2021 itibarıyla ise bu sayı 4.475’e yükseldi. PwC’nin araştırması net sıfıra ulaşmanın bazı şirketler ve endüstriler için gerçekten zor olacağını gözler önüne seriyor. […]
[…] artık bir adı da var: karbon sömürgeciliği. Geçtiğimiz yıl kasım ayında düzenlenen COP26 iklim zirvesi sırasında, Malezya’nın Sabah eyaleti hükümeti, yabancı şirketlerle […]