Dünya Su Günü’nde Birleşmiş Milletler (BM), su ve sanitasyon krizini çözmek için birlikte harekete geçme çağrısı yapıyor.
Su, insan hayatı ve gezegenimiz için hayati önem taşıyor. Ancak şu anda milyarlarca insan su ve sanitasyondan mahrum kalıyor. Birleşmiş Milletler’in verilerine göre, son 300 yılda gezegenimizdeki sulak alanların yüzde 85’i yok oldu. 733 milyondan fazla insan yüksek ve kritik düzeyde su sıkıntısı çeken ülkelerde yaşıyor.
Kötü sağlık koşulları ve kirli su her yıl milyonlarca insanın can sağlığını tehlikeye atıyor. Böyle devam ederse 2030 yılında 1,6 milyar insan temiz içme suyundan; 2,8 milyar insan sanitasyondan; 1,9 milyar insan ise temel el hijyeni olanaklarından yoksun kalacak.
Su sağlık, gıda güvenliği, toplumsal cinsiyet eşitliği, eğitim, sanayi ve barış gibi tüm küresel konularda ilerlemenin anahtarını oluşturuyor. Ancak su döngüsündeki işlev bozukluğu, bu konulardaki ilerlemeyi engelliyor ve birçok insanın temel haklarına erişimini sınırlandırıyor.
Birleşmiş Milletler tarafından düzenlenen Dünya Su Günü, su krizine karşı birlikte hareket etmenin önemini vurguluyor.
BM’nin verilerine göre hükümetlerin su güvenliğine yönelik attığı adımlar yetersiz kalıyor ve mevcut duruma göre SKA 6’nın zamanında karşılanabilmesi için ortalama dört kat daha hızlı çalışılması gerekiyor.
BM hükümetler, uluslararası kuruluşlar, sivil toplum örgütleri ve özel sektör gibi tüm paydaşları, su güvenliğini sağlayan Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın (SKA) 6. maddesini sahiplenmeye, taahhütlerde bulunarak su ve sanitasyon krizini çözmek için iş birliği yapmaya çağırıyor.
Türkiye kuraklaşıyor
Türkiye’de ise kuraklık günden güne büyüyen bir tehdit haline geliyor. Devlet Su İşleri’nin verilerine göre, Türkiye’de kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 2000’de bin 652 metreküp iken, 2020’de ise bin 346 metreküpe geriledi.
Nitekim Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan “2022 Yılı İklim Değerlendirmesi” raporuna göre 2022 yılı, 14,5 derece ile Türkiye’nin geçirdiği en sıcak yedinci yıl oldu. Kış mevsimi ortalama sıcaklığı 4,5 dereceyle mevsim normallerinin 0,6 derece üstünde seyretti.
Sonbahar mevsiminde ise ortalama sıcaklık mevsim normallerinin 1,2 derece üzerinde seyretti. 2022 yılı sonbahar hava sıcaklığı ortalaması 16,5 derece ölçüldü. Bu, geride kalan 52 yılın en sıcak 6’ncı sonbaharı olarak kayıtlara geçti.
2022 yılı alansal yağışları, uzun yıllar ortalamasına göre yüzde 12,1 azalma gösterdi. 2021 yılı yağışlarına göre ise yüzde 4 azalma gözlendi.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye nüfusunun 2050’de 94 milyon civarına yükselme ihtimali var. Bu da kişi başına düşen su miktarının 1000 metreküpün altına inme riskini doğuruyor.
World Resources Institute’s Aqueduct Water Risk Atlas’ın hazırladığı rapor ise, Türkiye’nin dünyada su stresi yaşayan 50 ülke arasında 32. sırada yer aldığını gösteriyor. “Son derece yüksek”, “yüksek” ve “orta yüksek” olarak belirlenen risk seviyelerinden “yüksek” seviyesine sahip olan Türkiye’de uzmanlar, küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliği nedeniyle gelecek yılların kış aylarında bahar havasının daha çok görüleceği tahmininde bulunuyor.
Türkiye sorumluluk almaya hazır
Yuvam Dünya Derneği ve Konda Araştırma ve Danışmanlık iş birliğiyle hazırlanan Türkiye’de İklim Krizi Algı Araştırması’nın 2023 yılı sonuçları ise iklim değişikliği konusunda Türkiye’deki her 10 kişiden 8’inin endişeli olduğunu gösteriyor.
İklim değişikliğiyle mücadele konusunda toplumun halihazırdaki durumunun incelendiği rapora göre, her 10 kişiden 9’u iklim değişikliğinin gelecek nesiller için tehlike arz ettiğini, her 10 kişiden 7’sinin de iklim değişikliğinin kendi hayatları için tehlike arz ettiğini belirtiyor.
İklim değişikliğinin etkileri sonucunda uyum sağlama durumları sorulduğunda ise 2 yıl içerisinde gıdaya erişime zorlanabileceğini düşünen kişilerin yüzde 70’i, bu yeni duruma alışma konusunda zor veya çok daha fazla zorlanacaklarını düşünüyor. Gıdaya erişimi ise yüzde 69 ile susuzluk çekmek takip ediyor.
Araştırmaya göre sorumluluk başlığı altında iklim değişikliğinin çözülmesi konusunda her 10 kişiden 9’u bireysel olarak sorumluluk alması gerektiğini düşünüyor.
Yuvam Dünya Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Kıvılcım Pınar Kocabıyık, araştırma kapsamında yaptığı yorumda “Türkiye, iklim krizinin etkilerinin en fazla görüldüğü bölgelerden biri olan Akdeniz Havzası’nda yer alıyor. Özellikle son yıllarda orman yangınları, kuraklık, seller ve sel baskınları gibi doğal afetlerin sıklaştığı ve bu krizin etkilerinin Türkiye’de daha da belirgin hale geldiği görülüyor. Araştırma kapsamında farkındalığımızın yüksek olduğunu, diğer bir yandan toplumda iklim krizinin olumsuz etkilerinden haberdar olan kesimin bu etkilere ve bireysel olarak neler yapabilecekleri hakkında bilgi eksiklikleri olduğunu görüyoruz. Yuvam Dünya Derneği olarak altını ısrarla çizdiğimiz gibi, iklim krizini durduracak olan bireysel ve toplumsal olarak bakış açımızın değişmesiyle yaşayacağımız kültürel bir dönüşümdür. Bu dönüşümü de ancak geniş katılımlı bir toplumsal farkındalık ve kapsamlı bir iletişim sayesinde yapabiliriz.” sözleriyle iklim krizine karşı birlikte mücadele etmenin önemine vurgu yapıyor.