Yayımlanan yeni bir rapor, G20 ülkelerinde emisyonların ve fosil yakıtlara verilen sübvansiyonların arttığını gösteriyor.
Hindistan, Avrupa ve ABD’deki sıcak hava dalgaları ve orman yangınları; Pakistan, Çin ve Avustralya’da sel; Avrupa, Doğu Afrika ve Kuzey Amerika’daki kuraklıklar; Orta Pasifik ve Kuzey Atlantik’te yoğun tropik fırtınalar ile dünya, geçtiğimiz yıl iklim değişikliğinin etkilerini şiddetli bir şekilde yaşadı.
Öte yandan, küresel emisyonlar 2020’de Covid-19 pandemisinin neden olduğu kısa süreli düşüşün ardından yeniden arttı. Küresel ekonomi pandemi sonrası toparlanmaya başlarken, enerji fiyatları da 2021’in ikinci yarısında itibaren artmaya başladı. Ukrayna’daki savaş ise bu eğilimi tırmandırdı. Bu arada Rusya, Avrupa Birliği’ne (AB) olan gaz akışını azalttı ve Çin, Hindistan ve diğer ülkelerle yeni enerji ortaklıkları geliştirdi. Bu değişimler küresel enerji piyasasında yüksek düzeyde belirsizliğe yol açtı. Bütün bu gelişmeler, iklim kriziyle mücadele eden dünya ülkelerinin dekarbonizasyon hedeflerini tehlikeye atmaya başladı.
Climate Transparency tarafından hazırlanan İklim Şeffaflığı 2022 (Climate Transparency Report 2022) raporu, küresel ölçekte yaşanan enerji krizinin bir fırsata çevrilebileceğini belirtiyor. Rapora göre, yenilenebilir enerjiye yapılan yatırımların genişletilmesi ve fosil yakıtlardan yenilenebilir kaynaklara geçişi destekleyen fiyatlandırma mekanizmaları, mevcut enerji krizinin çözülmesine yardımcı olabilir. Ancak raporda yer alan bulgular, krizin giderek derinleştiğini gösteriyor.
Emisyonlar arttı
Covid-19 pandemisinin ilk yılı olan 2020’de, enerji ile ilgili karbondioksit emisyonları, azaltılan ekonomik faaliyetlerin doğrudan bir sonucu olarak yüzde 4,9 azaldı ve GSYİH yüzde 3 düştü. Ancak 2021 yılında GSYİH (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) yüzde 6,1, enerji ile ilgili karbondioksit emisyonları yüzde 5,9 ve toplam birincil enerji arzı (Total Primary Energy Supply, TPES) yüzde 5 arttı.
G20 ülkelerinde emisyon yoğunluğu ise 2017 ila 2021 arasında yüzde 8 azalırken, enerjiyle ilgili genel karbondioksit emisyonları, artan elektrik talebine paralel olarak büyümeye devam etti. 2020’de ekonomik faaliyetler yavaşladığında yaşanan yüzde 2,8’lik bir düşüşün ardından, emisyonlar 2021’de yüzde 7,1 oranında arttı.
Türkiye önemli bir yenilenebilir enerji potansiyeline sahip
Yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretimindeki payı 2016-2021 döneminde tüm G20 ülkelerinde arttı. En güçlü artış yüzde 67 ile Birleşik Krallık, yüzde 48 ile Japonya ve yüzde 40 ile Meksika’da yaşanırken, en zayıf ilerleme ise yüzde 16 ile Rusya ve yüzde 14 ile İtalya’da gerçekleşti. Ancak uzun vadeli büyümeye rağmen, yenilenebilir enerji kaynaklarının payı 2020-2021 yılları arasında artmadı.
Türkiye’nin enerji karışımının yüzde 86’sını ise fosil yakıtlar oluştururken, yenilenebilir enerji kaynaklarının payı 2019’da gerçekleştirilen yüzde 16’lık bir artışın ardından 2021’de yüzde 14’e düştü.
Raporda Türkiye’nin önemli bir yenilenebilir enerji potansiyeline sahip olduğu ancak daha iddialı yenilenebilir enerji hedeflerini ve bu hedeflere ulaşmayı destekleyecek politikaları uygulamaya koyması gerektiği belirtildi.
Ayrıca rapor, Türkiye’nin 2021’in başından 2022’nin ortasına kadar 2,9 GW’lık ek yenilenebilir enerji üretimini onayladığını ancak bunun Türkiye’nin sahip olduğu yenilenebilir enerji potansiyelinin çok altında kaldığı ve enerji ithalatını azaltmak için büyük bir fırsatı kaçırmak üzere olduğu ifade edildi.
Fosil yakıt sübvansiyonunda rekor artış
Raporda aktarılan OECD (Organisation for Economic Co-operation and Development, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) verilerine göre, G20 ülkeleri 2020’de kömür, petrol ve doğal gaz için 147 milyar dolar sübvansiyon sağladı. 2021’de ise yüzde 29’luk bir artış ile fosil yakıt sübvansiyonları 190 milyar dolara yükselerek yeni bir rekor kırdı. Sübvansiyonlar, kısmen Ukrayna’daki savaşın enerji fiyatlarını tetiklemesi nedeniyle 2022’de de artmaya devam etti.
Türkiye’deki fosil yakıt sübvansiyonları ise, 2014-2017 yılları arasındaki artışın ardından 2017’den bu yana düşüş göstererek 2020’de 3,3 milyar dolar oldu. 2020’deki sübvansiyonların yüzde 86’sı tüketime, kalanı ise fosil yakıt üretimine yönelikti.
2019-2020 döneminde G20 ülkeleri, başta petrol ve doğal gaz olmak üzere fosil yakıtlar için yılda 62,1 milyar dolar kamu finansmanı sağladı. Yenilenebilir enerjiye ayrılan toplam miktar ise 19,4 milyar dolar oldu.
Türkiye ise 2019 ve 2020 yılları arasında, enerji projelerine yılda ortalama 70 milyon dolar kamu finansmanı sağladı. Bu miktarın yüzde 58’i temiz enerjiye ayrıldı; geri kalanı ise petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıtlara aktarıldı.
G20 ülkeleri verdikleri sözü tutmuyor
Raporu değerlendiren ODI Kıdemli Araştırma Görevlisi ve raporun finansman sorumlusu İpek Gençsü, “G20’de enerjiye yönelik çok fazla kamu finansmanı hala fosil yakıt endüstrisine yönelmiş durumda. G20’nin enerjiye yönelik kamu finansmanının yüzde 63’ü 2019-2020 yıllarında fosil yakıtlara gitti.” dedi.
Geçtiğimiz yıl G20 ülkelerinin, 2009 yılında “verimsiz fosil yakıt sübvansiyonlarının orta vadede aşamalı olarak kaldırılması ve rasyonelleştirilmesi” taahhüdünü yinelediğini hatırlatan Gençsü, “G20’nin bunu yerine getirmediği, bunun yerine kamu fonlarını piyasayı fosil yakıtlar lehine bozmak için kullanmaya devam ettiği açıktır.” ifadelerini kullandı.
Raporda, G20’nin daha fazla üyesinin, yerel enerji güvenliklerini artıracak ve emisyon seviyelerini düşürecek olan yenilenebilir enerjiye yönelik kararlı bir strateji belirlemelerinin önemi vurgulanıyor. Bunu etkin bir şekilde yapabilmek için G20’de yer alan, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında ikili veya çok taraflı iş birliklerinin kurulması gerektiği belirtiliyor.
[…] küresel çapta iki katına çıktığını ortaya koyuyor. Geçtiğimiz yılki zirvede kayıp ve hasar fonu oluşturulması ana […]