Yeşil Gündem Sohbetleri’nin sekizincisi “Geleceğimiz için Tarım ve Gıda Sektörlerinin Dönüşümü” başlığıyla düzenlendi.
İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) sürdürülebilirlik vizyonu kapsamında başlattığı Yeşil Gündem Sohbetleri’nin sekizincisi, gazeteci Ilgaz Gürsoy moderatörlüğünde ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Türkiye Temsilci Yardımcısı Dr. Ayşegül Selışık, İyi Pamuk Uygulamaları Derneği (IPUD) Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tanman, Toros Tarım Tarımsal Sanayi Grubu CEO’su Hakan Göral ve Anadolu Etap Meyve Suyu Genel Müdürü Mutlu Ocak’ın katılımıyla gerçekleşti. Gıda Kaybı ve İsraf Farkındalık Günü’nde bir araya gelen katılımcılar tarım sektörünün bugününü ve yarınını konuştu.
“Az ile daha çok üretmek”
Dünyada üretilen gıdanın üçte birinin israf edildiğini veya kaybedildiğini belirten Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Türkiye Temsilci Yardımcısı Dr. Ayşegül Selışık, gelişmekte olan ülkelerde kayıp oranının yüzde 40, gelişmiş ülkelerde ise tüketici ayağında israfın yüzde 40 seviyesinde olduğunu aktardı. Selışık, gıda kaybının önlenmesi için teknoloji ile inovasyonun çiftçiyle buluşturulması ve tarıma ayrılan finansmanın güçlendirilmesi gerektiğini belirtti. İsrafın önlenmesi için ise tüketici olarak hepimize görev düştüğünü hatırlatan Selışık, tüketimin kontrol edilmesi ve alışverişin ihtiyaç doğrultusunda yapılması gerektiğini ifade etti.
Avrupa ülkelerinin Yeşil Mutabakat ile kendi çiftçisini koruma altına aldığını söyleyen Selışık, ihracatta Türkiye’nin de diğer ülkelerle aynı şartlarda yarışmak zorunda kalacağını ve şimdiden yerini almak için hazırlanması gerektiğini belirtti. Tarımda “daha az ile daha çok üretmenin” esas alınması gerektiğine vurgu yapan Selışık, “Doğal kaynaklarımız azalıyor. Tarım ve gıda sektörlerinde bir dönüşüm gerekiyor. Bu kapsamda çiftçisinden gıda sanayicisine, lojistiği sağlayandan tüketicisine kadar hepimizin bir rolü olduğunu anlamamız gerekiyor.” dedi.
“Dışarıya bağımlılığımızı azaltmamız gerekiyor”
Dünyada iklim kriziyle birlikte çevresel hassasiyetin arttığını söyleyen İyi Pamuk Uygulamaları Derneği (IPUD) Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tanman, “Bizim en büyük ihracat sektörlerimizden hazır giyim ve konfeksiyon sektörünün ana pazarlarından biri olan Avrupa Birliği ülkelerinde artık satın aldıkları bütün ham maddelerde çevresel hassasiyet arıyor. Tüketiciler de artık ürünlerde sürdürülebilirlik etiketi olup olmadığına dikkat ediyor. Önümüzdeki senelerde bu daha da önem kazanacak.” dedi. Tanman, konvansiyonel pamuk üreten bir çiftçinin önümüzdeki senelerde pamuğunu satmakta daha çok zorlanacağını, bu yüzden bugünden sürdürülebilir üretime başlamanın üreticiyi avantajlı konuma getireceğini ifade etti.
Geçtiğimiz yıl 450 bin hektarlık alanda pamuk üretimi yapılırken bu sene ekim yapılan alanın 550 bin hektara çıktığını ifade eden Tanman, “Pamuk üretimini artırmalıyız çünkü bu konuda yurtdışına bağımlılığımızı azaltmamızın ne kadar önemli olduğunu, özellikle pandemi koşullarında, tekstilcilerimiz yaşayarak öğrendi. Yalnızca satın almak değil, o ürüne ulaşabilmek konusunda da sıkıntılar yaşandı. Ülkemizdeki üretimi ne kadar artırırsak bizim için de o kadar avantajlı olacaktır. Tabii bu üretimi artırırken sürdürülebilir pamuğun da üretiminin artırılması bizim hem pazarlarımızı kaybetmemek için hem de dışarıya bağımlılığımızı azaltmak için önemli olacaktır.” dedi.
“Yeşil enerji, adaletsizliğin giderilmesine katkı sağlayacak”
İklim değişikliğine yönelik alınması gereken önlemlerin yaklaşık üçte birinin tarım sektöründe alınması gerektiğini hatırlatan Toros Tarım Tarımsal Sanayi Grubu CEO’su Hakan Göral, “Doğal çözümler ile 12 gigaton civarında, degrede olmuş tarım arazileri ile toprağın rehabilitasyonu üzerinden de 50 gigaton karbondioksitin yeryüzünden arındırılması mümkün. Ormansızlaşmayı önleyerek ise dünya yüzeyinde 5 gigaton civarında sera gazının salımı engellenebilir.” dedi.
“Dünya nüfusu yakında 10 milyar insana ulaşacak ve 10 milyar insanı doyurmak için iki tane daha Hindistan’a ihtiyacımız olacak. Dolayısıyla tarımda bir şeyleri mutlaka farklı yapmamız gerekiyor.” ifadelerini kullanan Göral, yeşil amonyağın ufukta gözüken çözümler arasında olduğunu belirtti: “Güneş enerjisinden elde edilen elektrikle, elektrolizle beraber havadaki nitrojeni aslında çözmek mümkün. Bunu çözdükten sonra doğal gaza çevirmek ve doğal gazdan amonyağa çevirmek de mümkün. Bu sayede doğal gaz kullanımı çok ciddi oranda azalıyor. Fakat şu anda bu pahalı bir teknoloji. Ancak pek çok büyük gübre fabrikaları deneme süreçlerini başlattı.”
Göral, “Dünya nereye gidiyor diye sorduğumuz noktada, Ukrayna-Rusya savaşı sonrasında fosil yakıtlara bağımlı endüstrinin ve bunun yaratmış olduğu dünya üzerindeki adaletsizliğin giderilmesinde yeşil enerji önemli bir katkı sağlayacak diye düşünüyorum.” dedi.
“Gıdada miktarı artırmak için verimliliği artırmak önemli”
Pandemi sonrasında özellikle gıda sektöründe sürdürülebilirliğin çok daha önem kazandığını belirten Anadolu Etap Meyve Suyu Genel Müdürü Mutlu Ocak, “Covid-19 salgınını takiben Ukrayna-Rusya savaşı gıdaya olan erişimin, dolayısıyla tarımın ne kadar önemli ve stratejik bir konu olduğunu gösterdi. 2030 yılına yönelik yapılan öngörülerde özellikle gıdaya erişimin kısıtlı olacağı aktarılıyor. Dolayısıyla gıdada miktarı artırmak için verimliliği artırmak çok önemli.” dedi.
Türkiye’de tarım yapılan alanın yüzde 30 civarında olduğunu ve ekonomide yaklaşık yüzde 11’lik bir değere denk geldiğini belirten Ocak, artan enerji maliyetlerinin sürdürülebilirliğe de etkisi olduğunu ifade etti. Ocak, “Enerji, hem maliyet anlamında hem de üretim sürecinin yapısı anlamında önem olarak en üst sırada. Genellikle, meyve fiyatı ürünün yaklaşık yüzde 70 maliyetine etki ederken, eskiden yüzde 20 ila 25 civarında olan enerjinin payı yüzde 45 seviyelerine ulaştı. Bu durum enerji maliyetinin meyve fiyatıyla olan dengesini bozmuş durumda. Dolayısıyla enerjinin hem bir maliyet boyutu var hem de sürdürülebilirlik anlamında etkisi mevcut.” dedi.