Düşük karbon ekonomisine geçiş süreci yatırımcılar için de yeni risk ve fırsatları beraberinde getiriyor. Özellikle karbon yoğun sektörlerde faaliyet gösteren şirketler üzerinde, iklim değişikliğiyle ilgili önlemleri stratejilerine, sermaye harcamalarına ve yaklaşımlarına entegre etmelerine yönelik baskı giderek artıyor. Ancak birçok şirketin iklim konusunda kararlı davrandığı söylenemez. Pek çok şirketin iklim yaklaşımında, Paris Anlaşması’nın hedefleriyle uyumlu stratejilerin eksik olduğu görülüyor.
Dünya çapında 20 trilyon doların üzerinde toplam fon yönetimi altındaki yatırımcıları temsil eden İklim Değişikliği Yatırımcı Grubu (The Investor Group on Climate Change, IGCC) tarafından hazırlanan “Değişen İklim: Yatırımcıların İklim Riski Konusunda Şirket Yöneticilerinden Beklentileri” başlıklı rapor bu çerçevede iklim değişikliğinin yatırımlar üzerindeki etkisine odaklanıyor.
Avustralyalı şirketler iklim değişikliği risklerini ciddiye almıyor
Avustralya’nın en karbon-yoğun 15 şirketinin incelendiği raporda, iklim değişikliği kaynaklı risklerin şirketler tarafından hala önemli bir iş veya yatırım riski olarak değil, itibar riski veya çevresel bir risk olarak görüldüğü vurgulanıyor. Rapora göre, iklim risklerini yönetme konusunda yatırımcıların bir yönetim kurulundan en önemli beklentileri arasında iklim değişikliğinin şirketin stratejilerine tam olarak entegre edilmesi, mevcut iş modellerine meydan okuma yeteneği, iklim değişikliği bilgisi ve yönetim becerilerini değiştirme yeteneği yer alıyor.
Rapora göre, yatırımcıların iklim değişimi yönetişimi konusunda yönetim kurulundan beklentileri arasında şu başlıklar öne çıkıyor:
- İklim değişikliğinden kaynaklanan riskler çok yönlü ele alınmalı ve yönetim kurulları iklim değişikliği risklerinin hangi komiteler tarafından nasıl ele alındığını açık bir şekilde göstermeli.
- İklimle ilgili konularda yönetici becerileri bağımsız olarak değerlendirilmeli ve denetlenmeli, denetim ve değerlendirme süreçleri raporlanmalı.
- Yönetim kurullarının teknoloji ve inovasyon becerileri geliştirilmeli.
- Petrol ve gaz şirketlerinin yönetim kurulları geleneksel iş modellerini değiştirerek alternatif stratejiler geliştirmeli.
- İklim bilimi dahil olmak üzere iklimle ilgili iş tehditleri ve fırsatları konusunda uzmanlığa ve deneyime sahip yetkin yöneticilere yer verilmeli.
- İklim değişikliğiyle ilgili risk yönetim süreçleri, mevcut risk yönetim süreçlerinin içine entegre edilmeli.
Dünya çapında iklimle uyumlu şirket beyanları artıyor
Avustralya şirketleri açısından durum böyleyken global finans sistemini izleyerek tavsiyelerde bulunan Finansal İstikrar Kurulu (Financial Stability Board, FSB) tarafından oluşturulan İklimle Bağlantılı Finansal Beyanlar Görev Gücü (Task Force On Climate-Related Financial Disclosures, TCFD) 2021 Durum Raporu’na göre ise, TCFD tavsiyeleri doğrultusunda rapor veren şirket sayısı, 2020’de önceki yıllarda olmadığı kadar artmış durumda. 69 ülkedeki 1650’den fazla şirket raporuna dayanarak hazırlanan rapora göre, iklimle uyumlu şirket beyanları 2018-2019 arasındaki yüzde 4’lük artışa karşın 2019-2020 arasında yüzde 9 arttı.
TCFD’nin iklim risklerinin raporlanmasına yönelik küresel destek toplamada istisnai bir yıl geçirdiğini belirten TCFD Başkanı Michael Bloomberg, “Ancak daha gidecek çok yolumuz var,” diyor ve ekliyor: “Dünyanın dört bir yanındaki hükümetler ve işletmeler temiz bir enerji ekonomisine geçişi hızlandırmaya yönelik çalışırken, TCFD tavsiyelerini dikkate almaya devam etmeliler.” Şirketlerin mevcut raporlama süreçlerinde iklimle ilgili daha etkili finansal beyanlar geliştirmelerine yönelik küresel bir çerçeve sağlamak amacıyla 2017’den beri tavsiyeler paylaşan TCFD, bilgiye dayalı ve verimli sermaye dağılımı kararlarını desteklemek için iklim değişikliği kaynaklı riskler de dahil olmak üzere riskin fiyatlandırılmasındaki şeffaflığın önemini vurguluyor.
[…] genelde sınırlı hareket edebilirken, fosil endüstrisine yatırım yapmayı tercih eden yatırımcılar servetlerini harcamak için birçok alternatif seçeneğe sahip. Örneğin; yeni maden çıkarma […]
[…] kapsamında ortaya çıkan en önemli sonuçlardan biri ise kamu-özel sektör iş birliğinin sürdürülebilir yatırımı kolaylaştırmak için ihtiyaç duyulan eylemleri sadece tespit etmekle kalmayıp […]