Rüzgâr ve güneş enerjisi, hidroelektrik gibi temel enerji kaynakları iklim değişikliği nedeniyle büyük dalgalanmalar yaşıyor.
Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (International Renewable Energy Agency, IRENA), Dünya Meteoroloji Örgütü (World Meteorological Organization, WMO) ve Avrupa Orta Vadeli Hava Tahminleri Merkezi (European Centre for Medium-Range Weather Forecasts, ECMWF) tarafından hazırlanan “2023 Yılı Değerlendirmesi: İklim Odaklı Küresel Yenilenebilir Enerji Potansiyeli ve Enerji Talebi” raporu, küresel yenilenebilir enerji kaynaklarının potansiyelini ve enerji talebini iklim değişikliği perspektifinden ele alarak çarpıcı veriler sunuyor.
İklim değişikliği sebebiyle özellikle rüzgâr enerjisi, yıllık bazda yüzde 15’i aşan değişkenlikler gösterirken, güneş enerjisinde bu oran yüzde 10’un altında kalıyor. Rapor, enerji sistemlerinin planlanmasında iklim değişkenliğinin dikkate alınmasının büyük önem taşıdığına dikkat çekiyor.
2023, iklim değişikliğinin yenilebilir enerjiyle arasındaki etkileşimin belirginleştiği yıl oldu
2023 yılında, özellikle de La Niña’dan El Niño’ya geçiş süreci, büyük ölçekli iklim olaylarının enerji üretiminde ne kadar etkili olduğunu gözler önüne serdi. El Niño’nun neden olduğu sıcak ve kurak hava koşulları nedeniyle Güney Amerika’da güneş enerjisi kapasitesi yüzde 3,9 oranında arttı. Benzer şekilde, Doğu Asya’da da rüzgâr enerjisi yüzde 4,1 oranında artış gösterdi.
Ancak iklim değişikliğinin etkileri yalnızca olumlu sonuçlar doğurmadı. Hidroelektrik enerji üretimi, birçok bölgede azalan yağış miktarları nedeniyle olumsuz etkilendi. Özellikle Latin Amerika ve Afrika’nın bazı bölgelerinde yaşanan kuraklıklar, barajların su seviyelerini düşürerek enerji üretimini sekteye uğrattı.
Bu tür büyük ölçekli iklim olaylarının daha iyi anlaşılması ve doğru tahmin edilmesi; enerji kaynaklarının daha verimli yönetilmesini, üretimin optimize edilmesini ve talep dalgalanmalarına karşı hazırlıklı olunmasını sağlıyor.
Örneğin iklim değişkenliğine yönelik erken uyarı sistemlerinin oluşturulması, enerji yönetimini iyileştirebiliyor. Bu sistemler, enerji yük dağıtımını optimize edebiliyor, kaynak kullanımını daha verimli hale getirebiliyor ve bakım süreçlerini daha iyi planlamaya yardımcı oluyor.
Ancak iklim tahminlerinin enerji sektörüne entegre edilmesi için daha fazla teknik altyapıya ve veriye dayalı analizlere ihtiyaç duyuluyor. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, enerji arz güvenliğini sağlamak için iklim tahminlerine dayalı politika oluşturma süreci henüz yeterince gelişmiş değil. Oysa hava durumu tahminleri ile enerji talebinin eşleştirilmesi, enerji piyasalarının dalgalanmalara karşı daha dayanıklı hale gelmesini sağlayabilir.
Esnek piyasa yapıları ve bölgesel iş birlikleri enerjinin verimli kullanılabilmesinde büyük önem taşıyor
Enerji sektöründe merkezi sistemlerden daha esnek ve yerelleşmiş sistemlere geçiş süreci devam ederken, piyasa yapılarının da bu dönüşüme ayak uydurması gerekiyor. Elektrik piyasalarının esneklik sağlaması, yenilenebilir enerji kaynaklarının en verimli şekilde kullanılması açısından kritik önem taşıyor.
Bunun yanı sıra, enerji güvenliğini sağlamak için farklı enerji kaynaklarının bir arada kullanıldığı çeşitlendirilmiş enerji portföyleri oluşturulması da gerekiyor. Ayrıca ülkeler arasında bölgesel iş birliklerinin artırılması, enerji arz ve talebinin daha dengeli yönetilmesini sağlayarak şebeke istikrarını güçlendiriyor.
2030 yılına kadar belirlenen yenilenebilir enerji hedeflerine ulaşmak için inovasyon, politika uyumu ve iklime dayalı stratejilerin birlikte uygulanması gerekiyor.