Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçevesi 29. Taraflar Konferansı (COP29) Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de başladı.
COP29 için 32.000’den fazla katılımcı kayıt yaptırmış olsa da; Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, ABD Başkanı Joe Biden, Çin lideri Xi Jinping ve Almanya Başbakanı Olaf Scholz gibi bazı dünya liderleri zirveye katılmadı. Papua Yeni Gine ise gelişmiş ülkelerin taahhütlerine uymamasını protesto ederek bu yılki COP’a katılım sağlamayacağını duyurdu.
Türkiye ‘yi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın temsil edeceği zirvede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’nın da bir konuşma yapması bekleniyor.
Bu yılki zirvede, zararlı emisyonların azaltılması ve aşırı hava koşullarına uyum sağlamak için gerekli olan finansman sağlanması konuları gündemde olacak.
2009 yılında Kopenhag’da düzenlenen COP15’te, gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere iklim politikalarını desteklemek üzere her yıl 100 milyar dolar sağlaması kararlaştırılmış ve bu hedefe 2022’de ulaşılmıştı.
Ancak daha önceki COP’larda bu miktarın yetersiz olduğu sıkça dile getiriliyordu. Yoksul ülkeler, 2030 yılına kadar yılda 1 trilyon dolar talep ediyor ve bu miktarın aşırı hava olayları sonucu oluşan tahribatı onarma çalışmalarını da kapsaması gerektiğini savunuyor.
Eğer taraflar bu yılki zirvede finansman konusunda iyi bir anlaşmaya varabilirse, gelecek yıl Brezilya’da yapılacak COP30’da ülkelerin emisyon azaltma planlarını daha yüksek hedeflerle sunmaları teşvik edilebilir.
“İklim krizi gelecekte değil, bugün yaşanmakta olan bir sorun”
COP29 İklim Zirvesi’nin açılış töreninde konuşan ve başkanlık görevini devralan Mukhtar Babayev, Paris İklim Anlaşması’nın geleceği açısından bu yılki zirveyi “hakikat anı” olarak nitelendirdi.
Babayev, iklim değişikliğinin etkilerinin gelecekte değil, bugün yaşanan bir sorun olduğunu vurgulayarak insanları acı çekmeye ve ölüme sürüklediğini belirtti.
İklim müzakelerinin iki temel hedefi olduğunu belirten Babayev, “Birincisi, güçlü hedeflerin desteklenmesi ve ikincisi, iklim eyleminin daha da etkin hale getirilmesi. Daha da önemlisi, bu unsurların her ikisi de daha fazla finansman sağlanmasına katkıda bulunmalı” dedi.
“İklim finansmanı her ulusun çıkarınadır”
Birleşmiş Milletler İklim Şefi Simon Stiell de açılış konuşmasında, iklim değişikliğinin her bireyi bir şekilde etkilediğini, enerji maliyetlerini artırdığını, küresel istikrarsızlığı derinleştirdiğini ve can kayıplarına yol açtığını vurguladı.
Stiell, ülkelerin en az üçte ikisinin emisyonları hızlı bir şekilde azaltmayı göze alamamaları durumunda, her ulusun büyük bir bedel ödeyeceğini belirterek “Eğer uluslar tedarik zincirlerini dayanıklı hale getiremezse, küresel ekonomi açmaza girebilir. Hiçbir ülkenin buna karşı bağışıklığı bulunmuyor” dedi.
İklim finansmanına da değinen Stiell, “İklim finansmanının hayır amaçlı olduğu fikrinden vazgeçelim. Yeni ve iddialı bir iklim finansmanı hedefi, en büyük ve en zengin ülkeler de dahil olmak üzere, her ulusun çıkarını gözetiyor” ifadelerini kullandı.
“Tarih sözlerle değil, eylemlerle yargılanır”
COP28 Başkanı Sultan Al Jaber ise COP29 başkanlığını Babayev’e devrederken başkanlığını yürüttüğü zirveye dair olumlu değerlendirmelerde bulundu. Al Jaber, zirvede fosil yakıtlar konusunda tarihi bir anlaşmaya varıldığını vurguladı ve “BAE Uzlaşısı ile birçok kişinin imkânsız gördüğü bir şeyi başardık,” dedi.
Al Jaber ayrıca, 2030 yılına kadar sıfır metan emisyonu hedefi koyan Petrol ve Gaz Karbon Azaltma Bildirgesi’ne küresel üretimin %44’ünü temsil eden şirketlerin katıldığını hatırlattı ve “tarihin sözlerle değil, eylemlerle yargılanacağını” ifade ederek bu taahhütlerin arkasında durdu.
Karbon kredisi kuralları onaylandı
COP29’un ilk gününde ise ülkeler arasında karbon kredisi ticaretini düzenleyen kurallar onaylandı. Onaylanan kurallar, gelişmiş ülkelerin kendi ülkelerinde daha maliyetli olan emisyon azaltım adımlarını erteleyip, gelişmekte olan ülkelerdeki daha düşük maliyetli iklim projelerine katkıda bulunmasına olanak sağlıyor.
Anlaşma, karbon kredisi ticaretini Birleşmiş Milletler (BM) gözetiminde küresel bir karbon piyasasına taşımak için gerekli netliği sağlamayı hedefliyor. Ülkeler, ağaç dikimi veya ormanların korunması gibi projelerle başka ülkelerde sera gazı azaltımının sağlanmasıyla kendi emisyon hedeflerine katkıda bulunabilecek.
Karbon kredisi ticaretine piyasanın güvenilir olmadığı gerekçesiyle karşı çıkanlar da var. Özellikle gönüllü karbon piyasalarında geçmişte yaşanan sahte projeler ve suiistimaller piyasaya olan güveni sarsarak sıkı ve güvenlik odaklı kuralların getirilmesi gerektiğine dair çağrıları artırdı.
Carbon Market Watch kuruluşundan Politika Uzmanı Isa Mulder, kuralların zirvenin ilk gününde tartışmasız bir şekilde kabul edilmesinin, zirve sürecine olan güveni zedelediğini belirtti. Mulder, “COP29’a kapalı kapılar ardında yapılan bir anlaşmayla başlamak, şeffaflık ve uygun yönetişim adına kötü bir örnek teşkil ediyor” dedi.
Trump’ın seçim zaferi, COP29’daki gündemi de etkiledi
COP29’da öne çıkan bir diğer konu ise ABD’yi Paris İklim Anlaşması’ndan çekme vaadinde bulunan Donald Trump’ın seçim zaferi oldu. Zira birçok uzman ABD’nin iklim taahhütlerinden çekilmesinin diğer ülkelerin de mevcut taahhütleri gevşetmesine veya gelecekteki hedeflerini küçültmesine yol açabileceğinden endişe ediyor. Eski AB İklim Elçisi Marc Vanheukelen, “İnsanlar, ‘ABD dünyanın en büyük ekonomisi ve en büyük ikinci emisyon yayıcısı; iddialı bir hedef belirlemezse biz neden yapalım?’ diye düşünecek,” dedi.
Ancak zirvenin ilk gününde gazetecilerin sorularını yanıtlayan ABD İklim Temsilcisi John Podesta, ABD’nin iklim değişikliğiyle mücadelesinin devam edeceğini vurguladı. Podesta, “Donald Trump yönetiminde ABD, iklimle ilgili çalışmaları arka plana atmış olsa da, iklim değişikliğiyle mücadelede kararlı bir şekilde ilerlemeye devam edecek” dedi.
Trump’ın enerji sektöründeki düzenlemeleri gevşetme ve ABD’yi Paris İklim Anlaşması’ndan çekme vaatlerine yönelik soruyu yanıtlayan Podesta, bunun “daha temiz ve daha güvenli bir gezegen için ABD’nin iklim değişikliğiyle verdiği mücadelenin sonu olmadığını” ifade etti.
ABD’nin iklim görüşmelerinde öncelikli olarak karbondioksit dışındaki metan gibi diğer sera gazlarının azaltımı konusunda taahhütlerin güvence altına alınmasını hedeflemesi bekleniyor.