Dünya Ekonomik Forumu’nun hazırladığı Küresel Riskler Raporu 2024’e göre, dezenformasyon ve iklim değişikliği, küresel düzeyde öncelikli riskler arasında yer alıyor.
İklim değişikliğinin artan olumsuz etkileri, savaşlar, toplumsal kutuplaşma ve devam eden geçim sıkıntısı gibi faktörler küresel düzeni istikrarsızlaştırıyor. Dünya Ekonomik Forumu (World Economic Forum, WEF) tarafından, Marsh & McLennan ve Zurich Sigorta Grubu stratejik ortaklığıyla hazırlanan “Küresel Riskler Raporu 2024” raporu, küresel ölçekte yaşanan sorunların teknolojik gelişme ve ekonomik belirsizliklerle birlikte hızla artan bir ivmede şekillendiğine dikkat çekiyor.
Raporun temel bulguları, Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Risk Algısı Anketi’ne dayanıyor. Söz konusu anket akademisyenlerden, iş dünyası temsilcilerinden, politika yapıcılardan ve sivil toplumdan yaklaşık 1,500 küresel uzmanın görüşlerini bir araya getiriyor.
Küresel Risk Algısı Anketi’nin sonuçları, kısa vadede dünya için çoğunlukla olumsuz bir görünüm ortaya koyuyor ve uzun vadede durumun daha da kötüleşmesinin beklendiğine işaret ediyor. Ankete katılanların yüzde 54’ü kısa vadede “istikrarsızlık” ve “orta düzeyde felaket riski” öngörüyor. Yüzde 30’luk kesimi ise sorunların daha da kötüleşeceğini ve iki yıl içerisinde “fırtınalı” veya “çalkantılı” bir dönemin yaşanacağını ifade ediyor. Ölçek 10 yıla genişletildiğinde ise katılımcıların kötümserliği artıyor ve 2034’e gelindiğinde, katılımcıların yüzde 63’ü “fırtınalı veya sarsıntılı” bir dünya düzeni öngörüyor.
Rapora göre, dezenformasyon ve yanlış bilgilendirme önümüzdeki 2 yıl içinde en büyük küresel risk olarak değerlendirilirken, aşırı hava olayları ve toplumsal kutuplaşma da önemli riskler arasında yer alıyor. 2 yıllık vadede diğer küresel riskler arasında ise sırasıyla; siber güvenlik, jeopolitik çatışmalar, fırsat eşitsizliği, enflasyon, mecburi göç, ekonomik gerileme ve kirlilik yer alıyor.
10 yıllık perspektifte ise aşırı hava olayları öncelikli risk olarak değerlendirilirken, diğer riskler sırasıyla; dünya sistemlerindeki kritik değişim, biyoçeşitlilik kaybı, doğal kaynaklarda yaşanabilecek sıkıntılar, dezenformasyon ve yanlış bilgilendirme, yapay zekânın yaratabileceği olumsuz sonuçlar, mecburi göç, siber güvenlik, toplumsal kutuplaşma ve kirlilik şeklinde sıralanıyor.
10 riskten 5’i iklim değişikliği kaynaklı
Hızlı bir şekilde evrilen yapay zekâ tarafından üretilen yanlış bilgi ve dezenformasyon, kısa vadeli riskler arasında geçen yılki raporda on altıncı sırada yer alırken, bu yılki raporda birinci sıraya yükselerek dikkat çekiyor. Rapor, yanlış bilgi ve dezenformasyonun, toplumsal kutuplaşmayı artırmanın yanı sıra bilgi akışını etkileyerek küresel düzeyde istikrarsızlık potansiyelini artırabileceğine dikkat çekiyor.
Çevresel riskler ise bir önceki yılın sonuçlarında olduğu gibi baskın bir tema olmaya devam ediyor. Uzmanların üçte ikisi, 2024 yılında yaşanacak aşırı hava olaylarına karşı endişeli olduğunu beyan ediyor. İklim değişikliğiyle bağlantılı olarak aşırı hava olayları, dünya sistemlerindeki kritik değişim, biyoçeşitlilik kaybı ile ekosistemin çöküşü, doğal kaynak kıtlığı ve kirlilik ise önümüzdeki on yıllık süreçte karşılaşılması beklenen en önemli 10 riskten 5’ini oluşturuyor.
Ancak katılımcılar, özellikle biyoçeşitlilik kaybı ve ekosistemin çöküşü ile dünya sistemlerindeki kritik değişim konuları başta olmak üzere çevresel riskleri farklı şekillerde önceliklendiriyor. Daha genç katılımcılar, bu riskleri ileri yaş gruplarına kıyasla iki yıllık dönemde daha fazla önceliklendiriyor. Özel sektör ise söz konusu riskleri uzun vadede karşı karşıya kalınabilecek en büyük riskler arasında değerlendirirken, sivil toplum temsilcileri ve politika yapıcılar da bu riskleri kısa vadeli riskler arasında sıralıyor.
İklim değişikliği ve jeopolitik ilişkiler tedarik zincirlerini olumsuz etkiliyor
Dünya genelinde, bu yılın öne çıkan kısa vadeli riskleri arasında iklim değişikliğinin yanı sıra jeopolitik dinamikler de yer alıyor. Bu iki unsur, küresel tedarik zincirlerini etkileyerek iş dünyası ve ekonomik yapılar üzerinde olumsuz etkiler doğuruyor.
İsrail-Gazze ve Rusya-Ukrayna arasında yaşanan savaşlar yeni insani krizlerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Bu gibi krizler, gıda ve enerji kaynaklarının akışını engelleyebilecek potansiyel tehlikeleri de beraberinde getiriyor.
Ayrıca iklim değişikliği kaynaklı aşırı hava olayları da tedarik zincirlerini olumsuz etkileyebiliyor. Bu olaylar eş zamanlı olarak gerçekleştiğinde ise etkileri birbirini kuvvetlendiriyor. Örneğin, Gazze-İsrail arasında yaşanan savaş sonrasında Kızıldeniz’deki gemilere yönelik başlayan saldırılar denizcilik şirketlerini alternatif rotalar aramaya yönlendiriyor ve bu da seyahat sürelerine ek zaman ve maliyet oluşmasına neden oluyor. Aynı zamanda Panama Kanalı’nda yaşanan kuraklık, gemi seyirlerinin süresini uzatarak taşınan ürünlerin fiyatlarını artırabiliyor.
Birbirleriyle bağlantılı bu gelişmeler göz önüne alındığında, organizasyonların tedarik zincirlerinin uygunluğunu değerlendirirken, bölgesel çatışmalar, iklim değişiminin neden olduğu mahsul kayıpları ve siber saldırılar gibi potansiyel kesintilere karşı dikkatli bir planlama yapması öneriliyor.
Ekonomik belirsizlikler, izolasyonu tetikleyebilir
Küresel çapta artan ekonomik belirsizlikler ve gelir dağılımındaki eşitsizlikler, gelecekteki ekonomik yapıyı şekillendirmeye de devam ediyor. Raporda ekonomik fırsat eşitsizliği, özellikle önümüzdeki iki yıl içindeki en büyük endişelerden biri olarak öne çıkıyor. Rapor, bu eşitsizliğin uzun vadede ekonomik hareketliliği olumsuz etkileyebileceğini ve nüfusun önemli bir kesiminin ekonomik fırsatlardan mahrum kalmasına neden olabileceğini belirtiyor.
Özellikle çatışmaya eğilimli veya iklim değişikliğine karşı savunmasız ülkelerin yatırımlardan, teknolojilerden ve istihdam yaratma potansiyelinden giderek daha fazla izole edilebileceği uyarısı yapılıyor. Rapor, bu durumun güvenli geçim kaynaklarının azalmasına bağlı olarak bireyleri suç, militarizasyon veya radikalleşmeye daha meyilli olmaya itebileceği konusunda uyarılarda bulunuyor.
Küresel riskler karşısında iş birliğinin önemi giderek artıyor
Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Riskler Raporu 2024, son yıllarda dünyayı etkileyen ardışık şokların çözülmesinin giderek zorlaştığını belirtiyor.
Azalan güven, toplumsal kutuplaşma ve değişken jeopolitik koşullar küresel risklere karşı iş birliği kurulmasını giderek zorlaştırıyor. Rapor, söz konusu risklerin çözümü için ulusların, şirketlerin ve sivil toplumun iş birliği içerisinde hareket etmesi gerektiğini vurguluyor.