,

Küresel Riskler Raporu 2025, çevresel riskleri dünyanın geleceği için en önemli tehdit olarak değerlendiriyor

Küresel Riskler Raporu 2025, çevresel riskleri dünyanın geleceği için en önemli tehdit olarak değerlendiriyor

Küresel Riskler Raporu 2025, dünya çapında artan sorunların derinleştiğini ve çözüm bulmanın giderek daha da zorlaştığını ortaya koyuyor.

Küresel Risk Algı Anketi’nden elde edilen bulgulara dayanan Küresel Riskler Raporu 2025, 900’den fazla uzmanın katılımıyla hazırlanarak mevcut krizleri ve geleceğe yönelik riskleri kapsamlı bir şekilde analiz ediyor. Rapor, karar alıcılara kriz yönetimi ve uzun vadeli planlama süreçlerinde rehberlik etmeyi amaçlıyor.

Raporda küresel riskler; 2025 yılına odaklanan mevcut ve kısa vadeli riskler, 2027’ye kadar olan kısa ve orta vadeli riskler ve 2035 yılına kadar ortaya çıkması beklenen uzun vadeli riskler olmak üzere üç farklı zaman diliminde ele alınıyor.

Rapora göre; son bir yıl içinde özellikle artan silahlı çatışmalar, iklim değişikliği kaynaklı aşırı hava olayları ve toplumda gerçekleşen kutuplaşmalar gibi gelişmeler, dünya genelinde parçalanmış bir görünüm yaratıyor. Raporda, küresel ölçekte geleceğe dair iyimserliğin sınırlı kaldığı ve dünyanın Soğuk Savaş’tan bu yana en bölünmüş dönemlerinden birini yaşadığı vurgulanıyor.

2025 yılına odaklanan riskler arasında jeopolitik gerilimler ve silahlı çatışmalar öne çıkıyor. Küresel Risk Algı Anketi’ne katılan uzmanların yüzde 23’ü silahlı çatışmaları en büyük risk olarak değerlendiriyor. Özellikle Rusya-Ukrayna savaşı, Orta Doğu’da yaşanan krizler ve Sudan’daki çatışmalar, bu riski ön plana taşıyan başlıca etkenler arasında yer alıyor.

Jeoekonomik gerilimler de artan bir tehdit olarak dikkat çekiyor. Küresel ticaret ilişkilerinin geleceği belirsizliğini korurken, siber casusluk ve savaş riskleri kısa vadede öncelikli tehditler arasında bulunuyor.

Çevresel riskler 10 yıllık süreçte dünyanın en önemli risklerini oluşturacak

Rapora göre önümüzdeki on yıllık projeksiyonda çevresel riskler endişe verici bir tablo çiziyor. Küresel Risk Algı Anketi’ndeki 33 riskin tamamının önümüzdeki on yıl içinde daha da kötüleşmesi bekleniyor. Ancak çevresel riskler, 33 risk arasında en endişe verici kategori olarak öne çıkıyor.

Aşırı hava olayları, kısa vadeli riskler arasında ikinci sırada yer alırken, dünya sistemlerindeki kritik değişim yedinci, doğal kaynaklara erişim sıkıntısı on ikinci, biyoçeşitlilik kaybı ve ekosistemin çöküşü on altıncı sırada yer alıyor.

Ancak 10 yıllık projeksiyonda çevresel risklerin listedeki sıralamasında ciddi bir ilerleme gerçekleşiyor. Aşırı hava olayları birinci sıraya yükselirken, biyoçeşitlilik kaybı ve ekosistemin çöküşü ikinci, dünya sistemlerindeki kritik değişim üçüncü ve doğal kaynaklara erişim sıkıntısı dördüncü sırada konumlanıyor.

Aşırı hava olayları, halihazırda önemli bir sorun olmasının yanı sıra, 10 yıllık risk sıralamasında üst üste ikinci kez birinci sırada yer alıyor. Bununla birlikte, biyoçeşitlilik kaybı ve ekosistemin çöküşü, iki yıllık sıralamayla karşılaştırıldığında önemli bir kötüleşme göstererek 10 yıllık riskler arasında ikinci sıraya kadar yükseldiği görülüyor.

Rapor, çevresel risklerin artık sadece uzun vadeli bir tehdit değil, hızla önlem alınması gereken acil bir durum olduğuna özellikle dikkat çekiyor. Bu kapsamda hükümetler, özel sektör ve bireylerin kirlilik ve biyolojik çeşitlilik kaybı gibi konulara daha fazla odaklanarak sürdürülebilir politikalar geliştirmesi gerektiğinin önemine dikkat çeken rapor, genç neslin yüksek farkındalık düzeyini, toplumu harekete geçirmek için önemli bir fırsat olarak değerlendiriyor.

Dezenformasyon ve kutuplaşma önemli riskler arasında yer almaya devam ediyor

Raporda yanlış bilgi ve dezenformasyon da öne çıkan riskler arasında yer alıyor. Rapora göre orta vadede yanlış bilgi ve dezenformasyon riski, 2027’ye kadar en büyük birinci tehdit olarak değerlendiriliyor. Özellikle jeopolitik çatışmaların daha karmaşık bir hale gelmesinde, yanlış bilginin yayılmasının önemli bir rol oynadığı belirtiliyor.

Rapora göre yapay zekâ ve biyoteknoloji alanındaki hızlı gelişmeler de düşük olasılıklı ancak yüksek etkili riskler yaratıyor. Özellikle yapay zekânın yanıltıcı içerik üretme kapasitesinin, toplumsal kutuplaşmayı artırma potansiyeline sahip olduğu belirtiliyor.

Toplumsal parçalanma, özellikle gelir ve servet eşitsizliği, küresel risk haritasında merkezi bir sorun olmaya devam ediyor. Raporda, eşitsizliğin toplumsal güveni zayıflattığı ve ortak değer algısını azalttığı ifade ediliyor. Önümüzdeki iki yıl içinde kutuplaşma, zorunlu göç ve insan haklarının ihlali gibi sorunların sosyal istikrarı tehdit edeceği öngörülüyor.

Bununla birlikte rapor, biyoteknolojideki gen düzenleme ve beyin-bilgisayar arayüzleri gibi yeniliklerin kötü amaçlarla kullanılmasının gelecekte ciddi sorunlara yol açabileceğine de dikkat çekiyor. Ancak bu teknolojilerin doğru bir şekilde yönetilmesi durumunda insanlık için büyük fırsatlar yaratabileceği de ifade ediliyor.

Risklerin aşılmasında küresel iş birliği hiç olmadığı kadar büyük önem taşıyor

Rapor, artan kutuplaşmanın uluslararası iş birliğini zorlaştırdığını ancak bu tür bir iş birliğine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulduğunu vurguluyor.

 

Paylaş