Maden, taş ve toprak ürünleri sanayisinde sürdürülebilirlik

Maden, taş ve toprak ürünleri sanayisinde sürdürülebilirlik

“Sürdürülebilir Dönüşüm için Sektörel Öncelikler ve Göstergeler: Maden, Taş ve Toprak Ürünleri Sanayi” toplantısında sektörün sürdürülebilirlik stratejisi ele alındı.

İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO), firmaların rekabetçi sürdürülebilirlik yetkinliklerini artırmalarına destek olma vizyonu kapsamında hazırladığı Sektörel Yol Haritaları’nın yaygınlaştırılması, daha çok sanayici tarafından uygulanmaya alınması ve iş birliklerinin çoğaltılması amacıyla sektörel derneklerle gerçekleştirilen toplantılardan ilki maden, taş ve toprak ürünleri sanayi sektörü üzerine düzenlendi.

İSO Genel Sekreter Yardımcısı Burçin Değirmencioğlu moderatörlüğünde düzenlenen toplantıda, İSO Sürdürülebilirlik ve Koordinasyon Şubesi Müdürü Gülberk Ertap ve S360 Stratejik Liderlik ve Öğrenme Tasarımları alanlarında Sürdürülebilirlik Danışmanı A. Eren Öztürk maden, taş ve toprak ürünleri sanayisine yönelik sürdürülebilirlik stratejisi ve performans takip göstergelerini değerlendirdi.

Firmalar önceliklerini belirlemeli

Dünyada bulunan sınırlı kaynağın tükenmekte olduğunu hatırlatarak söze başlayan İSO Sürdürülebilirlik ve Koordinasyon Şubesi Müdürü Gülberk Ertap, gezegenin giderek daha fazla ısınmasıyla yakın bir gelecekte yaşamsal sorunlarla karşı karşıya kalınacağını ve bildiğimiz anlamda yaşamı devam ettirebilmemiz için karbon salımının azaltılması gerektiğinin önemini vurguladı. Sürdürülebilirlik anlayışının giderek hız kazanan bir süreç olduğunu ifade eden Ertap, “Gelecek ve çevre gibi konuların yanı sıra, uluslararası ticarette ve buna bağlı olarak ülkelerin yönetmeliklerinde yapılan değişiklikler ile değişen yatırımcı talepleri, firmaların sürdürülebilirlik alanında harekete geçmesini gerektiren diğer bir konu başlığı olarak karşımıza çıkıyor.” dedi.

Firmaların sürdürülebilirlik stratejisini belirlerken ilk olarak bir durum değerlendirmesi yapması gerektiğini ifade eden Ertap, “Firmaların öncellikle paydaşlarıyla görüşüp kendi öncelik analizini gerçekleştirmeleri ve daha sonra önemli olan kalemleri belirlemeleri gerekiyor. Sonrasında bir vizyon, bir hedef belirlenmesi gerekiyor. Belirlenen noktaya hangi uygulamalar ve performans göstergeleriyle varılacağının tasarlanması önem taşıyor.” dedi. Ertap, firmaların sürdürülebilirlikle ilgili konumlarını belirlerken, trendlerin de hesaba katılmasının ortaya daha net bir yol haritası çıkarmakta fayda sağlayacağını ifade etti.

Ertap, maden, taş ve toprak ürünleri sanayisi özelinde enerji verimliliği başta olmak üzere, ham madde yönetimi, su yönetimi, kimyasal yönetimi ve atık yönetiminin sürdürülebilirlik açısından önemli kalemler olduğunu belirtti. “İklim değişikliği de sektör için önemli bir öncelik olmakla birlikte karbon ayak izinin hesaplanarak raporlanması  Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması (Carbon Border Adjustment Mechanism, CBAM) kapsamındaki sektörlerden biri olan çimento sektörü için ayrıca önem taşıyor.” dedi.

Biyoçeşitliliğin korunması gerekiyor

Sürdürülebilirlik kapsamında çevre, sosyal ve ekonomi konularının iç içe geçmiş bir yapı oluşturduğunu ve bu yüzden sistematik bir yaklaşım sergilenmesi gerektiğini ifade eden S360 Stratejik Liderlik ve Öğrenme Tasarımları alanlarında Sürdürülebilirlik Danışmanı A. Eren Öztürk, maden, taş ve toprak ürünleri sanayisinde biyoçeşitliliğin ön plana çıktığını belirtti. Öztürk, “Tür kaybı çok ciddi oranlara ulaştı ve dünya üzerinde hiç olmadığı bir hızla da devam ediyor. Bunun iklim değişikliği dahil birçok nedeni var. Ama maden, taş ve toprak ürünleri sanayisinde bu sorun daha da ön plana çıkıyor. Çünkü bu sektör özelinde, bir alan açılıyor, kazılıyor, bir ürün çıkartılıyor, dolayısıyla da ekosistemle doğrudan ilişkili bir süreç var. Uluslararası ticarette bu konuyla ilgili regülasyonların artacağını öngörüyoruz.” dedi.

Küresel gayrisafi yurt içi hasılanın yaklaşık yüzde 50’sinin doğa kaynaklı sektörlerden geldiğini hatırlatan Öztürk, “Ürettiğimiz çıktının yüzde 50’si bir şekilde doğayla bağlantılı ve biyoçeşitlilik kaybından etkilenen doğa, bu sektörleri, dolayısıyla da küresel gayrisafi yurt içi hasılayı etkileyebilir.” ifadelerini kullandı.

Yeşil dönüşümün bir ikilem barındırdığına da değinen Öztürk, “Bir elektrikli aracın gerektirdiği maden ve mineral miktarı, sıradan bir aracınkinin çok üstünde. Örneğin sıradan araçlarda, araç başına 40 kilogram maden ve mineral kullanılırken, elektrikli araçlarda bu 200 kilograma kadar çıkıyor. Aynı şekilde rüzgâr panellerinin gerektirdiği maden ve mineral miktarı da doğal gaz veya kömür santrallerinin gerektirdiği miktarın çok ötesinde. Yani iklim hedefleri kapsamında yeşil dönüşümü gerçekleştirirken aslında yerden daha fazla ürün çıkarmamız gerekiyor. Biyoçeşitlilik sorununu göz önüne alacak olduğumuzda, bütün bu üretim sürecinin incelikle yönetilmesi gerekiyor.” dedi.

Sektörel derneklerinin üst düzey yöneticilerinden oluşan katılımcılar sektörün sürdürülebilirlik bağlamındaki dönüşümü üzerine görüşlerini dile getirdikleri toplantının ikinci bölümünde konu ile ilgili farkındalık artışı için iletişim faaliyetlerinin ve kurumlar arası iş birliğinin önemi vurgulandı.

 

 

Paylaş