2050 yılına kadar net sıfır karbon emisyonu hedefine ulaşmak için gereken finansman maliyetinin 125 trilyon dolar olduğu tahmin ediliyor.
Küresel finans sistemi, yeşil dönüşüm için gerekli sermayeyi sağlama konusunda yetersiz kalıyor. Özellikle büyük ölçüde finanse edilemeyen hidrojen ve biyoyakıtlar gibi yeni teknolojiler, 2030 sonrası emisyon azaltımı için kritik önem taşıyor.
Dünya Ekonomik Forumu ve Çin Merkez Üniversitesi Yeşil Finans Uluslararası Enstitüsü tarafından hazırlanan “Geçiş Finansmanı Dönüşüm Haritası” politika yapıcılar, yatırımcılar ve finansörler için iklim hedefleri doğrultusunda ihtiyaç duyulan sermayenin erişimine yönelik bir yol haritası sunuyor.
Yeşil primler ve karbonsuzlaşma teknolojileri yeşil dönüşümde yeni yollar sunuyor
Net sıfır hedefine ulaşmak ve iklim değişikliğiyle mücadele etmek için fosil yakıtlardan daha temiz enerji kaynaklarına geçiş yapılması gerekiyor. Ancak yeşil teknolojilerin geleneksel teknolojilere göre daha maliyetli olması, yeşil geçişin önündeki en büyük engellerden birini oluşturuyor. Aradaki ek maliyete ise “yeşil prim” deniyor. Örneğin hidrojen enerjisi, sürdürülebilir havacılık yakıtları (SAF) ve karbon yakalama ve depolama sistemleri gibi yeni teknolojilere yapılacak yatırım, fosil yakıtları kullanmaya devam etmekten daha maliyetli bir yol sunuyor.
Ancak çok taraflı kalkınma bankaları ve hükümetlerin de desteğiyle, yeşil teknolojilere yapılan yatırımlar daha az riskli hale gelebiliyor. Kamu ve özel sektörün iş birliği yaptığı H2 Green Steel gibi projeler bu tür projelerin başarılı olmasının sağlanabileceğini gösteriyor.
Öte yandan firmaların yeşil ürün ve teknolojiler için verdikleri taahhütler, yeni pazarların da oluşmasını sağlıyor. First Movers Coalition, sıfır karbonlu ürün ve teknolojiler için oluşturduğu 16 milyar dolarlık piyasa ile yeni teknolojilerin yaygınlaşması hızlandırılabiliyor.
Taksonomiler yeşil ekonomiyi teşvik ediyor
Hükümetler; destekleyici politika çerçeveleri, yeşil dönüşüme yönelik uzun vadeli taahhütler, risk azaltmaya yönelik önlemler ve piyasa katılımcılarının aktif katılımını sağlayarak, sürdürülebilir bir ekonomiye geçişte önemli bir rol oynayabiliyor.
Örneğin AB’nin Fit for 55 iklim paketi, REPowerEU planı ve InvestEU gibi programlar, enerji projelerine yönelik kredi ve sermaye akışını hızlandırıyor. ABD’nin Enflasyon Azaltma Yasası, temiz enerji ve iklim inisiyatiflerini desteklemek için 10 yıllık bir süre içinde 370 milyar dolar tahsis ediyor. Gelişmekte olan ülkeler arasında yer alan Brezilya ise geçtiğimiz ocak ayında yeni sanayi politikasını açıkladı ve sanayi modernizasyonunu desteklemek için 300 milyar BRL kamu finansmanı ayırdığını taahhüt etti.
Hükümetlerin özel sermayeyi harekete geçirmek için uygulayabilecekleri diğer yöntemler arasında ise taksonomilerin oluşturulması yer alıyor. Taksonomiler, ekonomik faaliyetlerin düşük karbon ekonomisine geçişi desteklediğini gösteren bir sınıflandırma sistemi olarak işlev görüyor.
Örneğin, 2020’de başlatılan ve 2023’te güncellenen AB taksonomisi, net sıfır hedefleriyle uyumu sağlayan ve yeşil yıkamayı önleyen ekonomik faaliyetler için teknik tarama kriterlerini tanımlıyor. Asya’da, ASEAN Taksonomi Kurulu, bölgedeki faaliyetler için bilim temelli ve kapsayıcı bir sınıflandırma sistemi oluşturmak üzere kuruldu. Singapur da kendi taksonomisini yayımladı ve Çin, 2024’te Yeşil ve Düşük Karbonlu Geçiş Sanayi Rehber Kataloğu’nun güncellenmesiyle birlikte geçiş unsurlarını yeşil taksonomiye ilk kez dahil etti.
Sürdürülebilir bir gelecek için finansal dönüşüm şart
Geçiş finansmanı, ekonomik faaliyetleri ve yüksek karbon emisyonuna sahip sektörlerdeki işletmeleri destekleyerek dönüşümlerini sağlıyor. Bu finansman modeli, kaynak tahsisi, geçiş risklerinin hafifletilmesi ve maliyetlerin fiyatlandırılması yoluyla net sıfır karbon emisyonuna ulaşılmasını hedefliyor.
Geçiş planlarını ve dönüşüm stratejilerini açıklayan şirketler, finansal kurumların hedeflerini anlamalarına ve ilgili riskleri uygun şekilde yönetmelerine olanak tanıyor. Geçiş planları, şirketlerin sermaye piyasalarına ve yatırımcılara işlerinin net sıfır ile uyumlu olduğunu ve faaliyetlerinin net sıfır geleceğe katkıda bulunacağını göstermeleri açısından bir araç sunuyor.