“AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) Özel Sektör Bilgilendirme Semineri” yoğun bir katılımla gerçekleştirildi.
T.C. Ticaret Bakanlığı, T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) katılımıyla “AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) Özel Sektör Bilgilendirme Semineri” gerçekleştirildi.
İstanbul Sanayi Odası ve T.C. Ticaret Bakanlığı iş birliği ile “Alüminyum” sektöründe SKDM’nin getirdiği raporlama yükümlülükleri ve bu süreçte karşılaşılan uygulama zorluklarına çözüm bulmayı amaçlayan “Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması Uygulama Rehberi” kapsamında İSO bir sunum gerçekleştirdi. Rehberin hazırlanmasını da içeren proje kapsamında gerçekleşen tesis ziyaretleri ve eğitimlerden edinilen bilgiler ışığında İSO danışmanı tarafından “AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması Geçiş Dönemi Raporlama Yükümlülükleri: Üreticilerimizden Talep Edilen Verinin Temininde Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar” anlatıldı. T.C. Ticaret Bakanlığı’nın “AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması: Uluslararası Ticarette Fırsatlar ve Tehditler” başlıklı sunumu ve T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın “SKDM’ye Tabi Sanayi Sektörlerinde Düşük Karbonlu Üretime Geçiş: Sektörel Yol Haritaları” başlıklı sunumu gerçekleştirdiği seminerde SKDM’nin içeriği, raporlama yükümlülükleri ve düzenleme kapsamında da yer alan çelik, çimento, alüminyum ve gübre sektörlerinin nasıl etkileneceği hakkında bilgi verildi.
Çelik sektörü emisyon azaltım çabaları açısından avantajlı bir konumda bulunuyor
Türkiye’nin toplam ham çelik üretiminin %71,6’sı elektrik ark fırınlı (EAF) ve indüksiyon fırınlı tesislerde, %28,4’ü ise entegre tesislerde (BOF/YF) gerçekleşiyor.
EAF tesislerinde enerji olarak elektrik ve üretimde girdi olarak hurda kullanıldığı dikkate alındığında çelik sektörü, güncel emisyon seviyeleri ve gelecekteki emisyon azaltım çabaları açısından göreceli olarak avantajlı bir konumda yer alıyor.
“Düşük Karbonlu Yol Haritası” (LCP) senaryosunda, 2030, 2040 ve 2053 yıllarında “Kararlaştırılmış Politikalar” (SPS) senaryosuna göre sırasıyla %17, %47 ve %99 emisyon azaltımı elde edilirken, Türkiye çelik sektörü, net sıfır emisyon seviyesine ancak karbon yakalama, kullanma ve depolama (CCUS) gibi radikal teknolojilerin uygulanmasıyla ulaşılabiliyor.
LCP senaryosu, 2050’lere gelindiğinde CCUS teknolojilerinin yaygınlaştırılmasına, EAF’lerin üretimdeki yüksek payına ve yüksek fırınların DRI-Melt BOF teknolojileriyle değiştirilmesine dayanan bir emisyon azaltım rotası ile sonuçlanıyor.
2023-2053 dönemindeki toplam karbon emisyonları dikkate alındığında, SPS senaryosuna kıyasla, LCP senaryosu toplam karbon emisyonlarında 336 milyon tonluk azaltım sağlarken, En İyi Teknolojiler” (FTS) senaryosunda ise 446 milyon tonluk karbon emisyonu azaltımına ulaşılabiliyor.
Türkiye çelik sektörünün iddialı azaltım hedeflerine ulaşabilmesi için 2030’ların başından itibaren hızlı bir teknolojik dönüşüme girmesi gerekiyor. Bu durum, azaltım senaryolarındaki hedeflere ulaşılması için 2023 ve 2053 yılları arasında yıllık ortalama olarak yaklaşık 0,8 – 1,1 milyar dolar tutarında teknoloji yatırımı yapılmasını gerektiriyor. Bu doğrultuda LCP senaryosu için her yıl ortalama 333 milyon dolar, FTS senaryosu içinse her yıl ortalama 602 milyon dolar yatırım yapılması gerekiyor.
Çimento sektörü yaklaşık 30 milyar dolarlık yatırıma ihtiyaç duyuyor
Türkiye 2022 yılında 72,4 milyon ton klinker ve 77 milyon ton çimento üretimi gerçekleştirmiştir. AB ülkelerinin SKDM kapsamına giren toplam çimento ürünleri ithalatı 2022 yılında 23,2 milyon ton olarak gerçekleşmiştir.
Bu ürünlerde, Türkiye’nin AB ülkelerine ihracatı 2022 yılında 4,8 milyon ton seviyesine ulaşırken, Türkiye çimento ihracatının AB çimento ithalatı içindeki payı ise %20,8’e geriledi.
Herhangi bir emisyon azaltım önlemi ve teknolojik dönüşümün dikkate alınmadığı “Azaltıcı Önlemlerin Öngörülmediği” (WOM) senaryoda sektörün 2021’deki Kapsam 1 ve Kapsam 2 emisyonlarının, 76,6 milyon ton seviyesinden 2053 yılına kadar 89,4 milyon ton seviyesine ulaşması bekleniyor.
İlave bir yeni teknoloji yatırımı öngörülmeyen “Kararlaştırılmış Politikalar” (SPS) senaryosuna göre ise 2053 yılında 84,8 milyon ton karbon emisyonu oluşması tahmin ediliyor.
Uygulanabilir tüm karbon azaltıcı teknolojilerin yanı sıra düzenleyici politikaların da devreye sokulduğu, en düşük maliyetli ve optimal azaltım senaryosu olan Düşük Karbonlu Yol Haritası (LCP) senaryosunda, SPS senaryosuna kıyasla 2053 yılında %92,8 karbon emisyon azaltımı sağlanacağı ve emisyonların 6,1 milyon ton seviyesine kadar azaltılabileceği tahmin ediliyor.
En İyi Teknolojiler (FTS) senaryosunda ise, SPS senaryosuna kıyasla 2053 yılında %96,5 emisyon azaltımına ulaşılabileceği ve emisyonların Kapsam 1 ve Kapsam 2 dahil olmak üzere 3 milyon ton seviyesine kadar azaltılabileceği öngörülüyor.
Türkiye çimento sektöründe önümüzdeki 30 yıllık dönemde yaşanması gereken dönüşümün toplam yatırım maliyetinin LCP senaryosunda 29,8 milyar dolar, FTS senaryosunda ise 30,7 milyar dolar seviyesinde olacağı hesaplanıyor.
Alüminyum sektöründe emisyon yoğunluğu dünya ortalamasının altında yer alıyor
Türkiye, 2022 yılında 100’den fazla ülkeye toplam 6,7 milyar dolar değerinde alüminyum ihracatı gerçekleştirirken bu ihracatın %61,8’i AB ülkelerine yapıldı.
Türkiye alüminyum sektörünün emisyon yoğunluk seviyesi, dünya ortalaması olan 17 ton karbondioksit (CO2/ton) ve AB ortalaması olan 6,7 ton CO2/tona kıyasla 5,34 ton CO2/ton seviyesi ile göreli olarak daha düşük seviyede gerçekleşti.
Türkiye alüminyum sektörünün 2053 yılına kadar net sıfır hedefine ulaşabilmesi için hurda geri dönüşümünün ve üretimde hurda kullanımının artırılması, yeni ve radikal teknolojilerin benimsenmesi ile düşük emisyonlu enerji kaynaklarına geçiş sağlanması gerekiyor.
Yapılan modellemeler kapsamında alüminyum sektörü kaynaklı toplam karbon emisyonlarının, WoM ve SPS senaryolarında sırasıyla 941 Mt ve 597 Mt olacağı tahmin ediliyor. Optimal azaltım senaryosu LCP’de toplam karbon salımının 310 Mt, daha agresif FTS’de ise yaklaşık 126 Mt olması öngörülüyor. SPS senaryosuna kıyasla LCP senaryosunda %75 ve FTS senaryosunda %98 oranında daha fazla emisyon azaltımı elde ediliyor.
LCP senaryosundaki toplam yatırım maliyeti 4,37 milyar dolara ulaşıyor. Daha agresif bir teknolojik dönüşüm öngören FTS senaryosunda ise toplam yatırım maliyeti ise 4,82 milyar dolar seviyesine ulaşıyor.
Gübre sektöründe modernizasyon önem taşıyor
Türkiye’deki gübre üretim miktarı giderek artan talebi karşılayamıyor. Dolayısıyla gübre üretiminde ihtiyaç duyulan ham maddenin %90 – %95’ı yurt dışından ithal ediliyor.
Türkiye’deki gübre tesislerinin çoğunluğu 45 yaş ve üzerinde olduğu için, sektör yoğun bir modernizasyon sürecine ihtiyaç duyuyor.
Yapılan projeksiyonda LCP senaryosuna göre 5,26 milyar dolar seviyelerinde yatırıma ihtiyaç duyuluyor. FTS senaryosunda ise gereken yatırım miktarı 7,75 milyar dolar seviyesine çıkıyor.
Gübre sektöründe emisyon seviyelerinin azaltılması için; organik, yavaş salımlı ve organik mikrobiyal kaynaklı gübre üretimi ile tüketimin desteklenmesi; biyogaz, çöp gazı ve gübre/kompost tesisi kurulmasının teşvik edilmesi gerekiyor. Bununla birlikte orta ve yüksek sıcaklıklı ısı pompalarının yaygınlaştırılması ile yeşil hidrojenle üretilecek amonyak teknolojilerinin geliştirilmesi ve bu yatırımlara destek verilmesi sunulan politika önerileri arasında yer alıyor.