SKDM’ye uyum, Türkiye’nin rekabet gücünü belirleyecek

SKDM’ye uyum, Türkiye’nin rekabet gücünü belirleyecek

SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin raporu, SKDM’nin Türkiye ekonomisine ve sanayisine olası etkilerini ve bu süreçte atılması gereken adımları inceliyor.

SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi tarafından hazırlanan “SKDM ve Türkiye: Sektörel Etkileşimler, Fayda ve Maliyetler” raporu, Türkiye’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’na (SKDM) uyumunu ve bu sürecin ekonomik etkilerini kapsamlı bir şekilde analiz ediyor. Rapor, Türkiye’nin yeşil dönüşüm sürecinde karşılaşabileceği zorlukları ve fırsatları değerlendirerek sanayi politikalarına yönelik öneriler sunuyor.

SHURA’nın raporu, Türkiye’nin mevcut politikalarla devam etmesi halinde ekonomik kayıplar yaşayacağını gösterirken, sanayi dönüşümüne odaklanırsa ekonomik kazanç sağlayabileceğini ortaya koyuyor.

Rapora göre önümüzdeki 10 yıl içinde alınacak kararlar, Türkiye’nin AB ile ticari ilişkilerini nasıl şekillendireceğini ve küresel değer zincirindeki konumunu belirleyecek. Eğer Türkiye, düşük karbonlu sanayiye geçiş yapar ve sürdürülebilir üretim modellerini desteklerse SKDM yükünden kaçınmakla kalmıyor, aynı zamanda küresel pazarlarda rekabet gücünü artırabiliyor.

SHURA’nın raporunda, SKDM’nin Türkiye üzerindeki etkilerini değerlendirmek için mevcut üretim yapısının devam ettiği ve sanayide dönüşümün gerçekleştirildiği iki ana senaryo ele alınıyor.

Mevcut üretim yapısı ekonomik açıdan sürdürülebilir değil

Türkiye mevcut üretim yapısını ve sanayi politikalarını değiştirmezse, SKDM kapsamında ek vergilere tabi olacak ve rekabet gücü önemli ölçüde zarar görecek.

Örneğin, mevcut işleyişin devam ettiği senaryoda, SKDM kapsamındaki ürünlerinin ihracatından doğan uluslararası ticaret açığı, değer zincirlerindeki kayıplar ve taşımacılık maliyetleri, elde edilen ekonomik faydalardan daha yüksek seviyede gerçekleşiyor.

Özellikle çimento, alüminyum ve gübre gibi sektörler bu süreçten büyük ölçüde etkileniyor. Rapora göre, mevcut işleyiş ile çimento sektöründe yaklaşık yüzde 232, alüminyum sektöründe yaklaşık yüzde 298, gübre sektöründe ise yaklaşık yüzde 475 oranında zarar ortaya çıkıyor. Buna karşın, demir-çelik sektörü bu süreçten daha az etkilenmekle birlikte, rekabet gücünü yitirme riskiyle karşı karşıya kalıyor.

Türkiye’nin SKDM kapsamındaki ihracatı, karbon fiyatı 100 avro/ton olduğunda bile toplam maliyetin toplam faydayı geçtiği bir tablo ortaya çıkıyor.

Sanayide dönüşüm ile Türkiye rekabetçiliğini artırıyor

Sanayi politikalarının ve üretim süreçlerinin kökten değiştirilerek yeşil dönüşüme öncelik verildiği senaryoda ise Türkiye yüksek katma değerli ve sürdürülebilir ürünlere yönelerek hem AB pazarında rekabetçiliğini koruyabiliyor hem de uzun vadede ekonomik fayda sağlayabiliyor.

Bu senaryoya göre, üretimde katma değer artışı sağlanarak karbon fiyatlandırmasının yaratacağı maliyetler minimize ediliyor. Böylelikle daha rekabetçi bir sanayi yapısı oluşturulurken, ihracatın net katkısı artırılarak dış ticaret açığı azaltılabiliyor. Bununla birlikte enerji verimliliği artırılarak fosil yakıtlara bağımlılık düşürülebiliyor.

SHURA’nın modellemelerine göre, dönüşüm senaryosunda Türkiye’nin SKDM ürünleri ihracatında elde edeceği faydalar maliyetleri aşıyor. Özellikle karbon fiyatının 100 avro/ton seviyesinde olduğu durumda Türkiye’nin AB’ye olan ihracatı net kâra geçiyor. Hatta, karbon fiyatları 230 avro/ton seviyelerine çıksa bile, Türkiye bu yeni düzene adapte olabiliyor ve ekonomik avantaj sağlayabiliyor.

SKDM’ye yönelik hangi stratejik adımların atılması gerekiyor?

Raporda Türkiye’nin SKDM sürecinden olumsuz etkilenmemesi ve rekabet gücünü koruyabilmesi için bir dizi stratejik adım öneriliyor.

Karbon fiyatlandırması ve emisyon ticaret sisteminin geliştirilmesi, SKDM’nin Türkiye’ye getireceği mali yükü azaltmanın en önemli yollarından biri olarak görülüyor. Türkiye’nin kendi karbon fiyatlandırma mekanizmasını oluşturması, AB’nin uyguladığı karbon vergisi karşısında sanayicileri koruyor. Özellikle emisyon ticaret sisteminin devreye alınması, sanayicilere karbon emisyonlarını azaltmaları karşılığında teşvikler sunabiliyor ve düşük karbonlu üretim yatırımlarını destekleyebiliyor. Türkiye’nin kendi karbon piyasasını oluşturması, aynı zamanda karbon vergisinden elde edilen gelirlerin sanayinin dönüşümü için kullanılmasına da olanak tanıyor. Bu sayede, hem sanayi kuruluşlarının karbon maliyetleri düşürülebiliyor hem de yeşil üretim süreçlerine geçiş hızlandırılabiliyor.

SKDM maliyetlerinin adil paylaşımı için Türkiye’nin uluslararası iklim diplomasisini ve iş birliği olanaklarını etkin bir şekilde kullanması gerekiyor. AB ve diğer ithalatçı ülkelerle yapılacak müzakereler ile SKDM’den etkilenen ihracatçı ülkeler arasındaki bilgi paylaşımı, maliyetlerin azaltılmasına katkı sağlayabilir. Ayrıca sanayinin düşük karbonlu üretim süreçlerine geçişini desteklemek için uluslararası finansman olanaklarının harekete geçirilmesi önem taşıyor.

Uzun vadede, sadece mevcut üretimin karbon maliyetlerini düşürmek yeterli olmayacak. Enerji verimliliğini artıran ve karbon yoğun sektörlerde düşük karbonlu üretim süreçlerine geçişi destekleyen kapsamlı bir sanayi dönüşümüne ihtiyaç duyuluyor. Bu kapsamda, Türkiye’nin sadece SKDM’ye tabi sektörler üzerinden değil, bu sektörlerle bağlantılı diğer sektörlerle birlikte değerlendirilmesi gereken bir sanayi politikası geliştirmesi önem arz ediyor.

Paylaş