Tedarik zincirinde sürdürülebilirliği sağlayan şirketler iklim risklerini ve maliyetlerini düşürebiliyor

Tedarik zincirinde sürdürülebilirliği sağlayan şirketler iklim risklerini ve maliyetlerini düşürebiliyor

CDP’nin raporu, özellikle Kapsam 3 emisyonlarının ele alınmasının önemine ve fırsatlarına dikkat çekiyor.

Dünyanın dört bir yanında iklim değişikliğinin etkileri günden güne artarken değişen hava koşulları ve yaşanan aşırı hava olayları, tedarik zincirlerinde kesintilere yol açıyor ve şirketlere ciddi maliyetler yüklüyor. Bu sebeple, şirketlerin çevresel riskler karşısında proaktif bir şekilde hareket etmesi hayati önem taşıyor.

Şirketler birbiri ardına gelen düzenleyici kurallar ve artan çevresel baskılar nedeniyle şeffaflık, çevre dostu hedefler ve eylemler konusunda harekete geçmeye zorlanıyor. Bu eylemler yalnızca çevresel faydalar sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda risk yönetimi ve stratejik planlama açısından da kritik bir rol oynuyor.

CDP’nin “Tedarik Zincirini Güçlendirmek: Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Dönüşümünü Hızlandırmak İçin Sektörel İçgörüler” başlıklı yeni raporu, 23.000’den fazla şirketin verileri üzerinden, şirketlerin, tedarik zincirlerini iklim değişikliğine karşı sürdürülebilir hale getirmelerinin iş dünyası için önemini ortaya koyuyor.

Rapor, iklim risklerini göz ardı etmenin maliyetinin, bu riskleri azaltmak için alınacak önlemlerin maliyetinden yaklaşık üç kat daha fazla olduğuna dikkat çekiyor. Rapora göre şirketler, tedarik zincirinde iklim risklerinden kaynaklanabilecek olası mali kayıpları yaklaşık 162 milyar ABD doları olarak tahmin ederken, bu riskleri hafifletmenin maliyetinin yalnızca 56 milyar ABD doları olacağını belirtiyor.

Ancak söz konusu şirketlerin yalnızca dörtte biri, tedarik zincirleriyle ilgili iklim risklerini risk yönetimi süreçlerine dahil ediyor. Şirketlerin yarısından fazlası ise emisyon azaltma girişimlerini bildirse de yalnızca yüzde 15’i değer zincirlerini bu alanda harekete geçmeye teşvik ediyor.

Bununla birlikte, tedarik zincirlerine yönelik emisyon azaltma girişimlerinin önemli finansal faydaları da bulunuyor. Bu girişimler sayesinde 13.6 milyar ABD doları tasarruf sağlanırken, Kapsam 3 emisyonları da azaltılmış oluyor.

Rapora göre, büyük alıcılar tedarikçilerini çevresel şeffaflık ve iklim eylemine teşvik etmek için bir dizi yöntem kullanıyor. Finansal teşvikler, kapasite geliştirme ve inovasyon ortaklıkları en etkili yöntemler arasında yer alıyor. Örneğin tedarikçiler, finansal teşvik aldıklarında emisyonlarını azaltma olasılıkları yüzde 52 oranında artıyor. Ayrıca iş ortaklarından Bilime Dayalı Hedefler Girişimi (Science Based Targets Initiative, SBTi) belirleme desteği alan tedarikçilerin SBTi belirleme olasılıkları ise 2.6 kat artıyor.

Ancak şirketlerin yalnızca yüzde 13’ü tedarikçi sözleşmelerinde iklimle ilgili gereksinimlere yer veriyor ve yüzde 6’dan azı tedarikçilerinden iklim verilerini açıklamalarını istiyor.

Bu zorluklar, aynı zamanda büyük fırsatları da beraberinde getiriyor. Rapora göre birçok banka, 2050 yılına kadar net sıfır emisyon hedefine ulaşmak için çalışmalarını sürdürüyor ve iklimle ilgili riskleri azaltmak adına müşterilerine sürdürülebilir finansman çözümleri sunuyor. Bankalar, tedarik zincirlerinin sürdürülebilirliğini teşvik ederek, büyük alıcılar ve tedarikçilerine çevresel kriterlere bağlı olarak avantajlı finansman olanakları sağlıyor.

 

Paylaş