Toplumsal cinsiyet eşitliği, sürdürülebilir bir gelecek için önem taşıyor

Toplumsal cinsiyet eşitliği, sürdürülebilir bir gelecek için önem taşıyor

8 Mart, bu yıl “Kadınlara yatırım yapın, ilerlemeyi hızlandırın” temasıyla kutlanıyor.

Günümüzde çok sayıda krizle karşı karşıya olan dünyada, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması hiç olmadığı kadar kritik bir öneme sahip. Toplumsal cinsiyet eşitliğini hayatın her alanında güvence altına almak, refah seviyesi yüksek ve adil bir ekonomik yapıyla birlikte gelecek nesillere bırakılacak sağlıklı bir gezegenin temel yapı taşını oluşturuyor.

Birleşmiş Milletler’in (BM) verilerine göre toplumsal cinsiyet eşitliği için yeterli miktarda yatırım yapılmıyor. Jeopolitik çatışmalar ve ekonomik zorluklar, birçok ülkede kamu harcamalarında kesintiye gidilmesine neden olarak kadınları olumsuz yönde etkiliyor. Veriler, önümüzdeki beş yıl içinde dünya genelindeki ülkelerin yüzde 75’inin bu tür kesintilerle karşı karşıya kalabileceğini gösteriyor.

BM, toplumsal cinsiyet eşitliği hedefine ulaşılabilmek ve refah düzeyi yüksek bir toplum yapısı oluşturulabilmek adına yılda 360 milyar dolarlık ek yatırıma ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor. Ancak dünya genelinde hükümetlerin yardımlarının yalnızca yüzde 5’i kadın ve kız çocuklarına yönelik şiddetle mücadeleye ayrılıyor.

BM, söz konusu eşitsizlikleri düzeltmek ve toplumsal cinsiyet eşitliği için ilerleme kaydetmek için acil eylem çağrısında bulunuyor. Bu bağlamda küresel ölçekte cinsiyet eşitliğinin sağlanması için insan haklarına dayalı kapsayıcı bir yaklaşım sergilenmesi, yoksulluğun sonlandırılması, toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı finansmanın sağlanması, yeşil ekonomi başta olmak üzere alternatif ekonomik modellerin geliştirilmesi ve kadın yoksulluğu ile eşitsizliğine karşı mücadele eden sivil toplum kuruluşlarının desteklenmesi olmak üzere beş temel öneri sıralıyor.

Ancak dünya genelinde cinsiyet eşitsizliğiyle mücadelede kaydedilen ilerleme oldukça yavaş ilerliyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Cinsiyet Eşitsizliği 2023 raporu, cinsiyet eşitsizliğini giderme çabalarında yalnızca yüzde 0,3’lük bir artış yaşandığını gösteriyor. 2006’dan bu yana yapılan ölçümler, 17 yılda sadece yüzde 4,1’lik bir iyileşme kaydedildiğini ortaya koyuyor. Mevcut eğilimin devam etmesi halinde, küresel cinsiyet eşitsizliğinin ancak 131 yıl içinde kapanabileceği tahmin ediliyor.

Rapor “ekonomik katılım ve fırsat”, “eğitim alanında kazanımlar”, “sağlık ve hayatta kalma” ile “siyasi yetkilendirme” alanlarında cinsiyet eşitsizliğine dair ölçümlere dayanıyor.

Ekonomik ve siyasi alandaki eşitsizliklerin kapatılması için gereken süre dikkat çekiyor. Rapora göre ekonomik eşitsizliğin kapanması için tahmini süre 169 yıl iken, siyasi yetkilendirme alanındaki eşitsizliğin kapanması için ise 162 yıl gerekiyor.

Kadınların iş gücüne katılımında ise son yıllarda yaşanan olumlu gelişmelere rağmen, hâlâ belirgin eşitsizlikler görülüyor. Kadınlar, küresel iş gücünün yüzde 41,9’unu oluşturuyor ancak kıdemli pozisyonlardaki kadınların oranı yüzde 32,2 ile erkeklerin gerisinde kalıyor.

Kadınlar iş dünyasında ayrımcılığa uğruyor

McKinsey ve LeanIn.Org iş birliğiyle hazırlanan “Çalışma Ortamında Kadın” raporu ise kurumsal şirketlerde çalışan kadınların iş gücüne katılım süreçlerini inceliyor. Rapor, on milyondan fazla kişiyi istihdam eden 276 şirket ve bu şirketlerdeki 27.000’den fazla çalışan ve 270 üst düzey insan kaynakları yöneticisi ile yapılan anketin sonuçlarına dayanıyor.

Anket sonuçlarında C-suite pozisyonunda çalışan kadın sayısının 2015’ten bu yana yüzde 17’den yüzde 28’e yükseldiği, başkan yardımcısı ve kıdemli başkan yardımcısı seviyelerindeki kadın temsilinin ise arttığı görülüyor. Ancak rapor, kaydedilen ilerlemenin yetersiz ve kırılgan bir yapıda olduğuna dikkat çekiyor.

Raporda ayrıca, müdür ve direktör seviyelerindeki kadınların sayısında yüzde 3 ila 4 seviyesinde bir artış yaşandığı belirtiliyor. Ancak direktör seviyesindeki kadınların işten ayrılma oranlarının geçmiş yıllara kıyasla arttığı ve aynı seviyedeki erkek çalışanlara kıyasla daha yüksek olduğu görülüyor. Bu durum, üst düzey liderlik pozisyonlarına terfi etme potansiyeline sahip kadın sayısının azalmasına neden oluyor.

C-suite’e daha yakın olan direktör seviyesindeki kadın ve erkek çalışanlar, üst düzey liderlik rollerine eşit derecede ilgi gösteriyor. Genç kadınların büyük çoğunluğu üst kademelere terfi etmeyi ve üst düzey liderlik pozisyonlarına ulaşmayı hedefliyor. 2019’da kadınların yüzde 70’i bir üst kademeye terfi etmek istediğini belirtirken, bu oranın 2023’te yüzde 80 seviyelerine çıktığı görülüyor.

Ancak kadınlar kurumsal dünyada yöneticiliğe terfi etme konusunda hâlâ büyük engellerle karşılaşıyor. Nitekim rapor, her 100 erkeğe karşılık sadece 87 kadının yöneticilik pozisyonuna terfi ettiğini belirtiyor.

Öte yandan, kadınlar erkeklere kıyasla daha fazla mikro saldırganlığa maruz kalıyor. Mikro saldırganlığa maruz kalan kadınlar, kendilerini psikolojik olarak güvende hissetmiyor, risk almakta, yeni fikirler önermekte veya endişelerini dile getirmekte zorlanıyor. Bununla birlikte mikro saldırganlığa maruz kalan kadınların yüzde 78’i iş yerinde kendilerini korumak için görünüşlerini veya davranışlarını değiştiriyor.

Rapor, iş dünyasında kadınların yaşadığı sorunlara karşı çözüm önerileri de sunuyor:

Performans değerlendirmeleri veya anket gibi geri bildirim mekanizmalarının geliştirilmesi sorunlu noktaları belirlemede kritik önem taşıyor. Toplanan verilerin analiz edilmesi ve gizliliğinin korunması şirketlere kadınların deneyimlerini iyileştirmek ve ilerleme için eşit fırsatlar yaratmak için önemli içgörüler sağlıyor.

Mikro saldırganlıkların kabul edilemez olduğunun açıkça belirtilmesi önem taşıyor. Üst düzey liderlerin bu konuda net bir duruş sergileyerek çalışanların farkındalığını artırması ve doğru tonu belirlemesi gerekiyor. Bununla birlikte şirket içi eğitimler düzenlenerek kabul edilemez davranışları belirleyen bir kültür oluşturulması önem taşıyor.

Şirketlerin terfi süreçlerindeki eşitsizlikleri ortaya çıkarmak için ırk ve cinsiyete göre kimlerin terfiye aday olduğunu takip etmeleri gerekiyor. Ayrıca performans değerlendirmelerinde ve terfilerde önyargıları ortadan kaldırmak için adil uygulamaların sağlanması gerekiyor.

Toplumsal cinsiyet eşitliği, küresel krizler karşısında alınması gereken öncelikli önlemler arasında yer alıyor

Günümüz dünyasında, toplumsal cinsiyet eşitliği, birçok krizin merkezinde yer alıyor. Kadınların ve kız çocuklarının haklarını güvence altına almak, sadece adil bir toplum oluşturmanın değil, aynı zamanda ekonomik refahın ve gezegenimizin sürdürülebilirliği için de önem taşıyor.

Cinsiyet eşitsizliğiyle mücadelede önemli adımlar atılıyor olsa da hâlâ uzun bir yol kat edilmesi gerekiyor. Küresel toplumun, daha adil ve eşitlikçi bir dünya için çabalarını artırarak çalışmaya devam etmesi gerekiyor.

Toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik daha kapsayıcı politikaların benimsenmesi ve uygulanması acil bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor. Ancak bu mücadelede devletlerin yanı sıra sivil toplum kuruluşları ve özel sektörün de etkin bir şekilde iş birliği yapması gerekiyor.

 

Paylaş