İklim değişikliği, küresel yatırım ortamını dönüştürüyor ve yeni riskler beraberinde yeni fırsatları da getiriyor.
Yükselen deniz seviyelerinden dünyayı kavuran ölümcül ısı dalgalarına kadar çevresel felaketler, hisse senetlerinden gayrimenkule kadar pek çok alanda yatırımları yeniden şekillendiriyor. Yeniden şekillenmeye başlayan yatırım ortamında riskleri değerlendirmek ve yeşil ekonomiye geçişi desteklemek için yatırımcılar ve finans dünyasındaki diğer aktörler bilgiye ihtiyaç duyuyor. Örneğin, bir şirketin yaydığı sera gazı miktarını veya emisyonlarını azaltmak için ne gibi eylem planları olduğu, şirketin değerini etkileyebiliyor. Ancak günümüzde finansal piyasa katılımcıları, iklimle ilgili riskleri verimli bir şekilde fiyatlandırmak ve yeşil badanadan kaçınmak için gereken güvenilir veriye ulaşamıyor.
Bu veri açığı, düşük karbonlu endüstrilere doğru sermaye göçü, emisyon azaltma, yeni yatırımlar ve yeşil geçiş için ciddi bir engel teşkil ediyor. Ayrıca, iklimle ilgili etkilerin ölçülmesine yönelik belirsizlikler ve zorluklar göz önüne alındığında, finansal denetçilerin finansal istikrara yönelik riskleri değerlendirmelerini de zorlaştırıyor. Bu nedenle politika yapıcıların acilen daha nitelikli iklim verilerini kullanıma sunması gerekiyor.
Verilerin geliştirilmesine rağmen eksikler var
Uluslararası Para Fonu (International Monetary Fund, IMF) ve Avrupa Merkez Bankası’nın eş başkanlığını yaptığı Finansal Sistemi Yeşillendirme Ağı (Network for Greening the Financial System) tarafından düzenlenen yeni bir rapor, mevcut iklim verileri üzerinden boşlukları tanımlayarak ve bu boşlukları kapatmak için pratik, somut yollar sunarak veri açığını kapatmaya yönelik etkili bir adım atıyor. İklim değişikliğini ele almak ve sürdürülebilir finansal sistemi oluşturmak; yüksek kaliteli, güvenilir ve karşılaştırılabilir iklim verilerine dayanan sağlam bir iklim yapısını gerektiriyor.
Rapora göre, COP26’dan bu yana iklim verilerinin geliştirilmesindeki önemli ilerlemeye rağmen, halka açık olmayan şirketler ile küçük ve orta ölçekli şirketlere ilişkin açıklamalarda kapsam yetersiz kalıyor. Ek olarak yeşil geçiş yolunda riskleri değerlendirmek için ihtiyaç duyulan hedefler ve taahhütler hakkında bilime dayalı verilerin sınırlı mevcudiyeti bir sorun oluşturuyor. Son olarak raporda, güven oluşturmak ve veri kalitesini artırmak için denetlenebilirliğin şart olduğu ifade ediliyor.
Rapor, tespit edilen üç soruna somut önerilerde de bulunuyor. Örneğin granüler emisyon verilerinin kullanılabilirliğini ve iklimle ilgili rapor edilen verilerin güvenilirliğini artırarak ortak ve tutarlı (şeffaflıkla) küresel beyan standartlarına doğru yakınlaşmanın teşvik edilmesi gerektiğini belirtiyor. İleriye dönük iklim ölçümlerini daha nitelikli hale getirerek ve metodolojilerini iyileştirmek için kamu ve özel sektör iş birliğini güçlendirerek yeni standartlar geliştirilmesi öneriliyor. Yeni teknolojilerin kullanımını geliştirerek mevcut veri kaynaklarından, yaklaşımlardan ve araçlardan da daha iyi yararlanabileceği aktarılıyor.
İklim veri dizini çözüm olabilir
Rapor, finans sektörünün ihtiyaçlarına ve bilgilerin nasıl kullanıldığına dayalı olarak mevcut verileri değerlendiren bir “iklim veri dizini” oluşturulmasını öneriyor. Örneğin, bankaların emeklilik fonları ve diğer yatırım firmaları, kredi notlarıyla birlikte bireysel menkul kıymetlerden ve şirketlerin kendilerinden kaynaklanan iklimle ilgili riskleri analiz etmeleri için senaryo analizleri ve stres testi uyguluyor. Sektör, şirket, hane halkı ve ülke düzeyinde bu risklere karşı kırılganlığı değerlendirmek için iklimle ilgili verilere ihtiyaç duyuyor. Bu verilerin sağlanması, politika yapıcıların varlık fiyatlarındaki keskin düşüşün finansal şirketlerin bilançolarına zarar vererek finansal istikrarı riske atıp atmayacağını belirlemesinde de faydalı olabilir.
İklim verileri dizini, ana veri boşluklarına ilişkin kanıta dayalı sonuçları da şekillendirebilir. Örneğin dizin, iklim politikalarıyla bağlantılı sektörler ya da kömürle çalışan enerji santralleri gibi ham verinin metrikleri inşa etmekte yetersiz kaldığı alanlarda işe yarayabilir. Bu alanlarda özellikle muhasebe verileri, varlıkların tam coğrafi konumu, sera gazı emisyonları ve biyolojik çeşitlilik, ormansızlaşma, sel, kuraklık ve fırtınalarla ilgili verilerde eksiklikler bulunuyor. Dizin temel verilere doğrudan erişim sunmasa da iklimle ilgili verileri daha iyi yaymayı ve veri boşluklarını kapatmak için pratik çözümler sunmayı sağladığı için kamu yararına olarak değerlendiriliyor. Finans uzmanlarının verilere erişimini kolaylaştırma ve mevcut verileri daha iyi yayma gibi ihtiyaçlarını karşılamak üzere tasarlanan dizin, yukarıda açıklanan politika önerileri sayesinde iklim verileri konusunda ilerlemede belirleyici bir rol oynayabilir. Ayrıca raporun bulguları ve beraberindeki politika önerileri, IMF’nin iklim verileri ve çalışmalarının yanı sıra Paris İklim Anlaşması hedefleriyle de yakından örtüşüyor.